Lee Minho'dan
Seungmin'in söylediklerini duyunca şok oldum, Seungmin ve Hyunjin'in en iyi arkadaşlar olabileceğini asla düşünmemiştim.
Ama zaten onunla pek yakın değildim, sadece bu kadar yakın olmaları beni şaşırtmıştı, evet.
Kafamı salladım ve ardından Seungmin'in kafasının karıştığını düşünüp açıklamaya çalıştım çünkü Hyunjin eskiden bir erkek arkadaşımın olduğundan bahsetmişti.
"Eski sevgilimi merak ediyorsan...yakın zamanda ayrılıp arkamdan biriyle çıktı.."
Seungmin'in kafası karışmıştı şok olmuştu "Seni aldattı mı...? Başına gelenler için üzgünüm Minho.." diye sessizce yanıtladı.
Acı içinde gülümsedim "Aslında ne olduğunu bilmiyorum ama umarım sonunda bana anlatır..." küçük olana bakıp gülümsedim.
Yemeğiyle oynarken başını salladı. Seungmin'in en iyi arkadaşına aşık olduğunu hatırladım, ona aşık olmasına şaşmamalı.
Benzer bir çıkmazda olmamız oldukça ironikti, ama sanırım bu iyi bir şeydi?
Yemeğimizi bitirdik ve daha fazla dükkan gezip birbirimizi tanımaya karar verdik, genel olarak öğleden sonra gerçekten güzeldi. İkimiz de günün son zamanlarını birlikte parkta geçirmeye karar vermiştik.
Gökyüzü hala oldukça parlaktı, biraz saat 16:00'da sıradan bir sohbet ettik.
Jisung ile geçirdiğim zamanları hatırlatan bir acı dalgası hissetmekten kendimi alı koyamamıştım ondan o kadar çok nefret ediyordum ki.. Neden onu sevmek zorundaydım?
Omuz silktim, Seungmin tekrar konuşmaya başladı. "Hey... Minho ne zaman üzgün olsan gökyüzüne bak ve bulut var mı diye bak."
Şaşkınlıkla ona baktım "Bulutlar mı?" Uzun boylu çocuğun genişçe gülümsemesini izlerken sordum.
"Hayat bazen adil değil, ama biliyorsun parlak tüylü bulutlar varsa, onları hayal gücünle herhangi bir şeye dönüştürebilirsin, hayat neden böyle olmasın, değil mi?"
Genç olanın sözlerine gülümsedim, o haklıydı hayat asla adil olmadı ama zor zamanlarda, her zaman istediğimizi yapmak için savaşmalıyız.
"Seungmin bu çok derindi, minnettarım şey...sarılabilir miyiz?"
Değim şeyle kaşlarını biraz çattı ama sonra kollarını açıp beni kabul etti, oldukça sevecendi.
"Teşekkür ederim Seungmin..."
"Hayır Minho, ben teşekkür ederim."
Bir süre birbirimize baktık, ikimizin de gitmesi gerekiyordu, okul için nasıl buluşacağımızı konuşurken vedalaştık.
Eve geri dönerken Felix'ten bir arama gelmişti. Kafam biraz karışmıştı ayrıldıktan sonra Felix'le pek konuşmamıştık. Açmadan önce tereddüt ettim.
"Minho bir sorunumuz var yardım et. Bu Jisung'un düşünceleri ile ilgili. Yeni sevgilisi ile de ilgili. Onlarda ters giden bir şeyler var ve şu an hastanedeler."
Gözlerimi hızla birkaç kez kırptım, olan şeyler hakkında kafam karışmıştı ama Jisung'un başı beladaydı, Felix'e hastaneye gitmekte olduğumu söyleyerek telefonu kapattım.
Aklımdan o kadar çok düşünce geçmişti ki ne olmuş olabilirdi? Bu iş arkadaşı gerçekten göründüğü kadar masum muydu?
Hiç bir fikrim yoktu, derinden endişelenmiştim. Benden ayrıldığı ve kalbimi kırdığı halde.
Ama yine de çoğunluğum onu umursuyordu, ne olursa olsun onu çok sevdim.
Felix'in bahsettiği hastaneye koşmaya başladım, doğru dürüst düşünemiyordum bile, nefesim kesildi.
Yaklaşık 20 dakika sonra o kadar da göz alıcı olmayan hastane binasına varmayı başardım.
Telefonumu çıkarıp Felix'i aramak üzereydim dışarıdaki Chan'ın paniklediğini gördüm...
•Rebound•
14. Bölüm Sonu-24.05.2022-

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rebound | 2Min [✓]
FanfictionMinho'nun kalbi kısa bir süre önce parçalara ayrılmıştı. "Sıkıldığı" için ayrılmışlardı sevgilisiyle. Bu Minho'nun kalbini çok kırmıştı, ta ki onu kırıklığından uzaklaştırabileceğini düşündüğü biriyle tanışana kadar. Minho Lee✘Seungmin Kim 𝗡𝗼𝘁: 2...