❆
❝Fırlat Eren Ağa'm!❞
Dememle kardeşim Eren'in elindeki çini tabağı konağın asmalı balkonundan var gücüyle göğe fırlatması bir oldu.
Çok yukarı atmıştı , dizlerime kadar uzayan çizmelerimi düzeltip rahat bir tavırla ona gülümsediğimde "Düşücek Efsa Sultan !"diye söylendi.
Doğrulamamla beraber ismimin yazılı olduğu altın kaplamalı silahı ateşledim.
Tam isabetti.
Avlunun ortasında duruyordum ve gökten parçalarına ayrılarak düşen tabağın izlenilesi görüntüsü üstüme dağıldı.
Ama ben durup izlemekle yetinmedim.
"Hadi Eren!"diye seslendim .Aynı anda koşmaya başladık .
Kardeşim hızla asmalı balkondan göğe tabaklar fırlatıyordu bende avlunun içinde süratle tabakları attığı yönleri takip ediyor daha yere düşmeden hepsini göğün sırtında un ufak ediyordum .Nerdeyse bütün avluyu hem koşmuş hemde annemin çok sevdiği çinilerini tek tek indirmiştim.Üvey annemde olsa bizi elbette çini tabaklardan daha çok seviyordu.
Üstümdeki kalın çeketi kollarımdan düşürürken "Bu son !"diye bağırdı Eren.Beni hazırlıksız yakalamak ,hayatımda bir tane bile olsa ıskalamış olduğumu görmeyi dileyen kardeşim yine yapmıştı yapacağını.
Tabağı hem alçaktan atmış hemde ceketimi çıkarmamı beklememişti bile.Yarım yamalak kollarımdan inmiş kalın ceketi hızla parmaklarımın üstünden düşürdüm.
Üstümde bileklerime kadar kolları olan üst bedenimi tamamen saran siyah balıkçı yaka bir üst ,hemen altında koyu yeşil bir şalvarım ve dizlerime kadar gelen -az önce döndüğüm at çiftliğinden üstüne toz bulaşmış- siyah çizmelerim vardı.
Bağlı saçlarımın arkasına öylesine örtüp önümde bir şal görünümü verdiğim siyah kumaş son tabağı vurmak için geri geri adımlar atmam yüzünden boynuma düştü.
Ama ben hedefimi yere düşmesine saniyeler kalsa da indirecektim.Silahım tam yere boylamaya yüz tutmuş tabağı hedef aldığında durdum , dudaklarım sıcacık bir tebessümle gerildi ve silahımı tam ateşlemek üzereyken ardımdan bir silah patladı.
Kulağımın dibinden kayıp, hatta hedef alan silahımın altın cildini sıyırıp, bir ucu yere çakılmak üzere olan tabağı tam ortasından vuran elleri görmek için hızla ardıma döndüğümde bağlı saçlarımın ucundaki toka savruldu.
Saçlarım şiddetle omuzlarımdan aşağı dökülürken altın çeperli gözlerim akı kanlamış bir çift gözle kesişti.
O'ydu.
Argeş Hazerani.
Şu hayatta benim gözlerine bakmaktan korkacağım belki tek kişidir o.Bakmasa bir cihan gibi ,kendimi bıçak sırtında hissetmezdim ki.
Parmak uçlarıma kadar koca bir soğuk sirayet etti.Elimdeki silaha bakmamla onun silahıma sıkarak elimden düşürmesi bir oldu .Onu vuracağımı düşünmüş olmalı.Ve buna rağmen elimi değilde silahımı hedef alması ne büyük incelikti.
"Efsa !"diye bağırdı Eren.
Nefretle önündeki parmaklıklara tutundu.
Elimi sarsmama sebep olan o ağrıyı görmezden gelerek"Eren ,içeri gir !"diye ses verdim ona.Ama gözlerimi Hazerani'den ayırmamıştım .
Eren girmemek için niyetlendiğinde gözlerimi yüzüne diktim.Rica değil Efsa Mardini'den emir aldığını görünce istemeyerekte olsa konağa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYLERBEYİ HAZERANİ
General FictionEl değse dikişsiz yaraya çok acır,sevgilim.Ağır söz bile daha çok kanatır. Aşk Şeriatı'nın kuralıdır bu: Seven sevdiğine kesik bir yürek bırakır . Ben sana ; belimdeki silahı ,dik başımı ve tenimin ardındaki canı da bırakıyorum. Buyur al ! Beylerin...