23. Persephone'nin Gelişi

2K 230 141
                                    

Öncelikle merhabalar

Bu bölümü yazmaya başlamadan önce önümüzde kaç bölüm kalmış yaklaşık olarak diye bir hesap yaptım ve bununla birlikte son 6 diye hesapladım.

Bu bölüm zaten başlıktan da anlaşılacağı üzere bir şeylerin başladığı bölüm olacak. Totalde birkaç bölümde de toparlayabilirdim ama halihazırda kaç bölümdür hazırlandığımız savaşı ve finali aceleye getirmek istemedim.

Final kafamda kurguyu yazmaya başlamadan önce belliydi zaten. Bence manidar bir final olacak, umarım siz de beğenirsiniz.

İyi okumalar 💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İyi okumalar 💜

Evimiz her geçen gün biraz daha kalabalıklaşıyordu. Her gün bir müttefikimiz daha saraydaki hazırlığa dahil oluyordu. Tüm bu kalabalığı ve oluşan dostlukları her ne kadar çok sevsem de bir savaş uğruna, bir kısmımızın öleceği gerçeği kalbimi kırmaya yetiyordu. Gözlerim sürekli sevdiklerimin yüzlerini dolanıyordu, şayet bir daha göremezsem diye.

Jungkook, her zamanki gibi Yoongi ve Namjoon ile birlikte bir şeyler tartışıyordu. Aralarına ise geçen gece gelen ikizler katılmıştı farklılık olarak. Artemis ve Apollon. Her ne kadar birbirlerine benzeseler de bir o kadar da farklıydılar. Apollon daha yumuşak başlı, sakin bir yapıya sahipken Artemis küçük bir çocuğun heyecanına ve hareketliliğine sahipti. İkiliyi beraber gördüğüm andan beri bir kardeşim olması fikri çok cazip görünmüştü. Ne yazık ki Zeus yüzünden bir tane bile kardeşim yoktu.

Eris, babası Ares'e laf yetiştirmekle meşguldü. Klasik baba-kız kavgalarından pek farkı yok gibiydi. Yani kısmen. Ares, kızının savaşa dahil olmasını istemiyordu ama Eris bunun için yeterli olduğunu savunuyordu ısrarla. Kimse ikilinin tartışmasına dahil olmadı, herkes ikili ilişkilere saygı gösterecek kadar duyarlıydı. "Farkındaysan Truva Savaşı'nı ben çıkardım!" diye çıkıştı Eris babasına. Ares kızının lafına alayla güldü. "Savaş çıkarmak ile savaşmak aynı şey değil." Eris uzun saçlarını savurup babasının yanından uzaklaşmadan önce "Yo, aynı şey." diye homurdandığında gülüşümü bastıramadım. Ares'in yüzündeki yorgun ifade bile bu tartışmayı Eris'in kazandığını gösteriyordu.

Adımlarım Ares'in yanına taşıdı beni. İçten içe, bir babayı rahatlatmam gerektiğini düşünüyordum. "O iyi olacak." dedim, Ares'in öfkeli bakışları hâlâ ortalıkta nara atan yaramaz kızında kilitliyken. "Umarım iyi olur." dedi yorgunca. "Bir çocuğumu daha kaybetmeye gücüm yok."

Koskoca cüssesi ile küçücük kalmıştı karşımdaki tanrı. Omuzları anında çökmüş, gözlerini puslu havalar doldurmuştu. Ölen kardeşlerimden bahsediyordu. Afrodit'ten, tek aşkından olan çocuklarından...

Aniden sarıldı bana. Savaş tanrısı olan adamın bu kadar nahif olmasını asla beklemezdim ama şefkatle sardım kollarımı geniş sırtına. "Çok üzgünüm ama her şey düzelecek." diye fısıldadım. "Düzelmeyecek." dedi üzgünce. Kaşlarım çatıldı istemsizce, geriye çekilip yakışıklı yüzüne baktım tanrının. "Bazı şeyler asla düzelmez Jimin. Umalım ki bizim lehimize olsun her şey." Lafına cevap vermemi beklemeden Jungkook'un yanına doğru ilerledi.

Eleusis • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin