27. Bir Sonsuzluk Sonra, Günümüzde

2.2K 231 171
                                    

Son kez hoş geldiniz

Sizleri şimdi başlıktan da anlayacağınız üzere zamanda ileriye taşıyoruz bu bölüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sizleri şimdi başlıktan da anlayacağınız üzere zamanda ileriye taşıyoruz bu bölüm

Bölüm sonunda buluşalım

İyi okumalar 💜

Mutfak tezgâhındaki kolinin ağzını bir bıçak yardımı ile açtığımda bıkkın bir nefes verdim. Bu kadar eşyaya gerek var mıydı gerçekten? Jungkook ile bir asır sonra yeniden yeryüzüne inme heyecanımız, bir sürü gereksiz eşya almamıza sebebiyet vermişti. Aldığımız porselenler, bardaklar bile koca bir mahalleye yetecek kadar fazlaydı.

Jungkook kucağında bir merdiven ile mutfağa girdiğinde başımı iki yana salladım. Sırf avizeleri kendi başına takma hevesi yüzünden merdiven almıştı, bir daha asla o merdiveni kullanmayacağımıza emindim. Merdiveni sabitledikten sonra üzerine çıktı, elindeki avize ile bir sağa bir sola sallanırken dengesini korumakta fazlaca zorlanıyordu. Ben her ne kadar birilerine yaptırmayı teklif etsem de kendisi yapmak için fazlaca direnmişti. Evimizin her bir köşesinde mümkün olduğunca kendi emeğinin olmasını istiyordu. Ben de hevesi kırılmasın diye ses etmemiştim ama biraz daha zorlarsa kırılan şey kemikleri olacaktı.

"Düşeceksin şimdi Jungkook. Bırak artık." diye isyan ettim en sonunda. Jungkook her yalpaladığında yüreğim ağzıma geliyordu sanki. Defalarca elimdeki porselenleri düşürme tehlikesi geçirmiştim. Belki bu biraz da benim sakarlığım ile ilgiliydi ama Jungkook'un tamamen suçsuz olduğunu da iddia edemezdiniz.

Biraz daha inat edip çabalasa da işin kendisine göre olmadığını fark etmesi çok uzun sürmedi. Mahcup bir eda ile gülümseyip "Sanırım ben bunu takamayacağım Jimin." diye mırıldandı. Gülümsedim haline. Merdiveni tutup inmesine yardım ettim ardından da. Yanağına bir öpücük kondurup "Senden kıymetli değil. Birilerine yaptırtırız. Hadi bana yardım et sen." dedim. Avizeyi zarar görmeyeceği bir kenara bırakıp yanıma geldi. Bardakları raflara yerleştirmeye başladı benimle birlikte. Birbirimize dokunmadan duramadığımızdandır muhtemelen, saatler sürmüştü o koliyi yerleştirmek. Rafa koyduğu her bardağın arkasından yüzümün bir kenarına öpücük kondurmuştu.

Kutunun içindekiler bittiğinde yukarı kata çıktım. Kıyafetlerimizi yok edici ikiliye bırakmak çok sağlıklı olmasa da başka çarem yoktu o an için. Kıyafetler, porselenlere göre daha az kırılgandı. Giyinme odasına girdiğimde Eris pantolonun bir paçasından çekiştirirken diğerini Taehyung yakalamıştı. Bir pantolonum daha kurban olmuştuu kavgaları uğruna anlaşılan. "Oraya pantolon koymayacağız. Pantolonlar buraya!" diye bağırdı Eris tüm gücüyle pantolonu kendisine çekip. Sabahtan beri ikilinin atışmalarını dinliyorduk. Taehyung yalpalasa da başını iki yana salladı. "Kombin yapıp yerleştirmek daha pratik, buraya koyacağız o yüzden!" diye reddetti Eris'i ve pantolonu kendisine çekti kuvvetle. En sonunda zavallı pantolonum bir yırtılma sesine eş zamanlı olarak parçalara ayrılırken sinirle gülmeye başladım. İkili korkmuş bakışlar ile bana bakarken kahkahalarım kesildi, ciddi bir ifadeye büründü tüm çehrem. "Aranızdaki problemi kıyafetlerimi yırtarak çözmeyi bırakın artık. Beşinci pantolon bu!" diye bağırdım en sonunda.

Eleusis • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin