Nefesi, Nefesime...

52.8K 2.4K 86
                                        

Damla araca bindiğin de delirmiş gibi kapı kolunu çekiştirip 'İNDİRİN BENİ!' diye bağırıyordu. Gaza bastığımda sinmişti ve elleri titreyerek emniyet kemerini bağladı, oradan uzaklaşalı iki üç dakika olmasına rağmen hala kafası kopacakmış gibi arkaya bakmaya devam ediyordu. En sonunda dayanamayıp;

''Bence artık bakmayı bırak, onu görebileceğini sanmıyorum.''

''Se...sen ne yaptığını sanıyorsun!''

''Ooo birinci tekil şahıslara geçtin sanırım.'' Dedim alayla gülerek. Yan gözle görebildiğim kadarıyla şuan beni öldürmek istiyordu. Bu da umurumda değildi açıkçası. O pislikle geceyi geçireceğine varsın beni öldürsün ben razıydım.

''İndirin beni! Geri dönmek istiyorum.'' Dediğin de kaşlarımı çatarak, boş yolda gaza bastım ve derin bir nefes çekti içine sonra emniyet kemerini parmaklarıyla sıkmaya başladı. Onu öyle görünce hızımı yavaşlattım:

''Uyarmadı deme eğer bir daha geri dönmek istiyorum dersen bundan daha hızlı giderim.''

''Ama... .''Dediğin de ben yine gaza basmıştım ki. Susarak başını pencereden dışarı çevirip arkasını döndü.

Şimdi ikimiz de konuşmuyorduk. Bende olabildiğince yavaş gitmeye başlamıştım. Hem bu sayede, nedense bu kadar boş olan yolda, eve daha geç varabilirdik. İçimde ki ona bakma dürtüsünü, bastıramıyordum, kafamı çevirip baktığımda camın yansımasından beni izlediğini gördüm;

''Önüne bak'' dedi sertçe.

''Gaza basmamı mı söyledin anlayamadım?''

''Hiçbir şey söylemedim...'' dedikten sonra sustu.

Ben kaşlarımı çatmış yola bakıyordum ama aklım hala Bora ve yerde yatarken yüzünün aldığı ifade de takılı kalmıştı. Sonra gözümün önüne Damlanın yasemin kokan saçlarını iğrenç bir sapıkmış gibi koklaması geldi. Ahhh çenesi yerine burnuna vurmalıydım ve bir daha koku alamamalıydı. Ben düşüncelere dalmış, farkında olmadan hızımı arttırdığımı, onun cılız çıkan 'yavaşla' sesiyle anladım. Hızımı yavaşlatıp, düşüncelerim yüzünden çatılan kaşlarımla ona baktığım da; ne zamandan beri tuttuğunu bilmediğim nefesini dışarı bıraktığını duydum.

Ben ne yapıyordum böyle, resmen içimdeki canavarı serbest bırakmıştım. Bu gece kendime  hakim olamamıştım. Öyleyse vicdanımı da mı kaybediyordum ki; onun ne kadar korktuğunu bildiğim halde hızımı arttırıp duruyordum. Peki en önemlisi neden bütün bunları yaşayan tek bendim... Evet çok güzel bencilliğe de başlamıştım... Bu kız benim dengemi bozuyordu ve ben git gide kendimi tanıyamaz hale gelmiştim.

Evin sokağına girdiğimiz de yağmur başlamıştı ve saat ona geliyordu. Aracı onun apartmanının önünde durdurdum. Yüzüme bakmadan emniyet kemerini çözerek kapı koluna asıldı. Sonra öfkeli gözlerle kafasını çevirip:

''Kilitli bu!'' dedi.

Bense onun biraz daha yanım da kalmasını istiyordum ama bunu yapmamalıydım değil mi? Gözlerini daha da kıstığında işaret parmağımla kapşonunu göstererek.

''İlk önce o arkanda sallanan şapkayı tak sonra açacağım kapıyı'' dedim. İyi Kemal, bir annelik yapmadığın kalmıştı kıza, onu da yaptın. İlk bir şaşırsa da; şapkayı kafasına geçirerek, arkasını dönüp kapının kolunu tuttu.

''İçeri girinceye kadar burada bekleyeceğim haberin olsun.'' Dedikten sonra kapının kilidini açtım.

 Bir hışımla arabadan çıkıp apartmanın kapısına gitti. Birkaç saniye ceplerini kontrol etti. Ve kollarını iki yanına salıp yumruklarını sıktı. Bir, iki dakika geçmesine rağmen sadece kapının önünde öylece dikiliyordu, derin nefesler alıp verdiği de inip kalkan omuzlarından belli oluyordu. Şimdi ne vardı Allah aşkına. Sırf beni burada bekletmek için mi yapıyordu bunu? Bana kalsa böylece beklerdim zaten ama dışarıda yağmur yağıyordu ve o iyice ıslanmaya başlamıştı. Arabayı apartmanın önüne park edip, indim. Şimdi onun içeri girmesini sağlamalıydım;

SANA DOĞRUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin