Bir kahvenin, kaç yıl hatrı vardı ?

66.7K 2.6K 141
                                    


Zıııırrrrrrr zıırrrrrrrrrrrr, saatime baktığımda daha yediydi, bu saatte kapının zilini kim bu kadar çalabilirdi. Hem de burayı ailemden ve Mertten başka bilen biri yoktu. Ya annem üç günde hasretime dayanamamıştı yada biri yanlışlıkla basıyordu zile. Eğer çalan annem değilse karşı taraftaki kendini benim gazabımdan korusa iyi olurdu. Düşük bel eşofman altımla üzerime bir şey giymeden yataktan kalktım. Hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığım da karşımda. Kısa kesim sarı saçları, dizlerinin altında mavi kaprisi, üzerinde krem bluzu, elinde peçete örtülmüş beyaz bir tabakla dikilen Ayşe teyzenin ağzı bir karış açık parmağı hala zilin üzerinde dikilirken buldum. Parmağını işaret ederek,

''Teyze yapışmış galiba yardım ister misin?'' Dedim.

''Oğlum sen insan da akıl mı bırakırsın ne diye açıyorsun kapıyı böyle hırlısı var hırsızı var.''

''Bu saatte de ancak onlar gelir değil mi? ''Diye geveledim ağzımın içerisinde

''Anlamadım bir şey mi dedin oğlum. Ağzını aça aça konuşsana.''

Bir bilse ağzımı açtığımda neler diyeceğimi arkasına bakmadan kaçarak inerdi ya merdivenlerden neyse.

''Hayırdır Ayşe teyze sabah sabah.'

''Allah geç uyananı sevmez, hem ne sabahı oğlum. Bizim zamanımız da saat altı dedin mi herkes kalkardı işine gücüne bakardı. Saat yedi. Bak ben kalktım böreğimi bile yaptım.''

''Hee omu saol Ayşe teyze hiç gerek yoktu teşekkürler.'' deyip böreği elinden aldım, ben kapıyı kapatırken. Ayşe teyze ayağını içeri sokmuştu bile.

''yavaş yavaş! deli oğlan eziyordun ayağımı.'' Dedi.

Ben ağzım beş karış açık benden önce eve girip salondaki koltuğa oturmuş Ayşe Teyzeye bakakalmıştım. Gerçekten kaldı mı bu devirde hele böyle bir yerde böyle insanlar ya diyerek yanına geçtim. Çay demleyip börekleri mideye beraber indirdik Ayşe teyzeyle. Ölen kocasından, hayırsız çocuklarından, yalnızlığın zor olduğundan, bahsetti bir saat boyunca tam bizim zamanımızda ki bayramlar diyordu. Araya girip okula gitmem gerektiğinden bahsettim ve Ayşe teyzeyi zorda olsa uğurladım. Kulaklarım hala kadının sesiyle çınlıyordu. Büyükannem öleli üç sene olmuştu bir ara dedemle Ayşe teyzeyi tanıştırmalıydım. Eeee Musa reis sen benim başıma bunları getirdin Ayşe teyzeyi başına sarsam bile sana az deyip gülmeye başladım. Evden çıktığımda saat dokuz buçuktu, onda okulda olmam gerekiyordu. Kahvaltı da etmiştim şimdi kafeye uğramak için kendime bahanede üretemiyordum. Off Ayşe teyze ne diye getirirsin o böreklerden. Arabamla kafenin önünden geçerken yavaşladım, amacım onu görmek falan değildi hayır, kesinlikle değil dedim kendime tembihler gibi, yine de kafamı geçerken o taraf çevirmiştim bile. Fakat görünürlerde yoktu benim cadı. Ne! ne diyordum ben, ne benimi, nereden benim oluyordu canım yok artık iyice takmıştım kafayı galiba. Kendime kızarak okula devam ettim.

Ders anlatacağım saatler ve günler kesinleşmişti bu haberi aldığımda bünyemin bunu kaldıramayacağını düşünmeye başlayıp isyan ettim. Salı ve Çarşamba günleri hariç her gün 8 saat dersim vardı bir okulda nasıl bu kadar şube olabilirdi aklım almıyordu. Yok 9-A-B-C-D şubesi yok 10 nun Ası Bsi Csi.

11 in A'sı B'si ,E şubesi, 12 nin A şubesi. Salı günü dersim olmaması ve çarşamba günü sabah 4 saatimin boş olması sayesinde o günler sabahın sekizinde uyanmama gerek kalmayacaktı. Allahtan iki tarih öğretmeniydik yoksa bütün şubelere gireceğimi düşünmek bile istemiyordum. Şu 12. Sınıfında çağdaş Türk ve dünya tarihi seçmeli dersi olmasaymış iyiymiş. O ne ya seçmeli ders, seçmeyin abim.

SANA DOĞRUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin