Terastaki ikili deri koltuğa kendimi bıraktım. Burası harika bir yerdi. Terasın üstü şeffaf, naylon bir şeyle örtünmüştü. Bu sayede yağmurlu havalarda bile oturabilirdiniz. İkili deri koltuk, bir tane armut koltuk, kocaman bir sehpa, tel ledli lambalar ve sehpanın altına gizlenmiş küçük bir buzdolabı vardı.
''Bu eşyaları buraya nasıl getirdin.'' dedim.
''Nöbetçi iken burayı buldum. Güvenlikten buranın ve deponun anahtarını çaldım. Anahtarları çilingir de kopyalatıp yerlerine geri koydum. Müdürün bazı eski eşyalarını depoya koyduğunu biliyordum. Hafta sonu buraya geldim ve lambalar, armut koltuk haricinde her şeyi buraya getirdim.'' dedi.
Şundan eminim, bu çocuk zeki ve sinsilik arasındaki o ince çizgiydi. Buzdolabından iki bira çıkardı ve birini bana attı. Reflekslerim iyi olduğu için kendime şükrediyordum. Yoksa bu şey alnımın morarmasına neden olabilirdi.
''Buraya gelmenin gerçek nedeni ne? Yeni başlangıç yapmayı seven biri gibi durmuyorsun.'' dedi Sherlock Holmes.
''Annem evlendi. Hem de bok gibi parası olan biriyle. Gerçi, senin ailenin de bok gibi parası olduğuna eminim.'' diye konuştum, teneke birayı açıp kafama diktim. Birayı severdim ama bunun ikincisinde çakır keyif olucağımı biliyorum.
''Yalan değil. Fazlasıyla dolu bir banka hesabımız var. Annenin evlendiği adamda Demirhan olsa gerek.'' dedi.
''Nerden bildin?'' diye sordum.
Birasını kafasına dikip koluyla ağzını sildi. Züppeleri hiç böyle hayal etmemiştim. Tenekenin açma halkası ile oynamaya başladım.
'' Sosyetede de herkes birbirini tanır. Bu okuldakiler var ya, hepsini tanıyorum. Bu sıralarda tek evlenen kişi senin cici baban işte.'' dedi, içeceğini bitirip bir kenara attı ve ayağa kalktı. Biramı sehpanın üzerine koyup ayağa kalktım. Kapıya doğru ilerlerken, kütüphaneden bağırma sesi geliyordu. Lami gizlice kapıyı açtı.
''Ne oluyor?''
''Şşş...''
Kapıyı açtığı gibi bağırma sesi daha çok gelmeye başladı.
''...Sen aklını mı kaçırdın?!... Mahir, okula gel! Yoksa seni bulduğum yerde öldüresiye döveceğim!... Halledeceğimi söyledim ya it!...''
Lami kapıyı kapatıp bana döndü. Meraktan kapıyı kırıp kim olduğuna bakmamak için zor duruyordum. Lami tam bir şey diyecekken gözleri arkama kaydı.
Dönüp baktığımda esmer, dağınık kahve saçlı,çekik gözlerinin altında hafif halkalar olan biriydi.
''Lami, burda ne işiniz var?''
''Biliyorsun, hep burda takılırım.'' dedi Lami.
Çocuk beni baştan aşağı süzdü. Gözleri sanki elleriydi ve her yerime dokunuyormuş gibi hissettim.
''Sen okula yeni geldin sanırım. Hamza ben.'' Çocuk elini uzattı. Ota boka gerilmekten nefret ediyorum. Uzattığı elini tuttum.
''Hilal.'' İsmimi söyler söylemez elimi geri çektim. Hamza'nın bakışları geri Lami'ye döndü.
''Normalde biliyorsun, burda olduğunuzu Kunt'a söylemem gerekir. Ama madem aramızda yeni bir arkadaş var, bu seferlik susacağım.'' dedi Hamza.
''Dostum çok sağol. Kunt şuan hayli gergin gönüyor. Bana patlamasını hiç istemem.'' diye yanıt verdi Lami.
''Tanıştığımıza memnun oldum Hilal.'' Hamza kapıya doğru ilerlerken, Lami kolumu tutup beni duvara çekti. Şu anki pozisyonumuzun, lise aşk dizilerinden bir farkı yoktu. Hamza içeri girince, Lami'yi ittim.
''Bana bu kadar sevdalandığını belli etme bari.'' diye takıldım.
''Ha ha, komik şey. Sayende götümü kurtardım.''Çimenlere doğru ilerleyince peşinden gittim. Hamza, garip bir şekilde bana kötü enerji yollamıştı. O çocuk da bir şey vardı. Uzak durulacak kişiler arasına eklendi. Bahçe kapısı gibi bir kapıdan çıktık ve hop, bahçedeydik. Bana bu kadar adrenalin yetti.
Saat 11.40
Okul bitmişti ve ben ilk defa bittiğini üzülüyordum. Eve gidip radyomdan müzik dinlemek dışında başka bir şey yapmayacaktım. Üstelik, bugün annem net beni rahat bırakmayacaktı.
Lami'nin kahverengi, scooter motoru vardı. Beni eve o bıraktı. Yarım saatlik yolu, kırk dakikalık yaptı ama hadi bu sefer susuyorum.
''Ben geldim!'' diye bağırdım, anahtarı tasa atıp mutfağa girdim. Annem yemek yapıyordu. Doğrusu yemek yapmayı pek beceremiyor. Ya çok tuzlu ya da tamamen tuzsuz oluyordu.
''Hoşgeldin tatlım. Günün nasıldı.'' dedi.
''İyi, normal. Okulu bulmakta biraz zorlandım ama sevdim diyebilirim.''
''Seni aradım ama açmadın. Derstesindir diye bir daha aramadım.''
''Evet, evet dersteydim. Niye aramıştın?'' Annem buzdolabına ilerleyince çorbanın tadına baktım ve tuzsuzdu. Gözükmeden tuzu aldım ve biraz döktüm.
''Bu akşam misafirimiz var. Hatta belki kızlarını tanıyorsundur.'' dedi.
''Pek sanmıyorum ama ismi ne?'' diye sordum.
''Ceyda. Babasıyla, Demirhan çocukluk arkadaşıymış ve iş ortaklarıymış.''
Okulun sahibinin kızı. Çok katı bir yüzü olduğu için açikcası pek tanışmaktan yana olmadım.
''Yardım edilecek bir şey var mı?'' diye sordum.
''Yok tatlım, sağol.'' cevabını verdi annem.
Odama çıkıp üstümü değiştirdim. s
Siyah uzun kollu bir badi ve kahverengi kot pantolon giydim.Evde en mantıksız gelen şey ayakkabı ile dolaşmamız. Ben de bu modaya siyah spor ayakkabılarımla ortak oluyordum. Saçımı normal ev topuzu yaptım. Dün toplayamadım eşyaları düzenlemeye başladım. Radyo dinlemeyi severim. O gereksiz sohbetler, şans eseri sevdiğiniz şarkının çıkması...
En azından sıkıcı bir zamanı eğlenceli hale getiriyor. Kısa bir süre sonra misafirlerin sesini duydum. İstemeye istemeye aşağı indim.
Ceyda'nın üstünde fazlasıyla güzel bir elbise vardı. Bazen gerçekten çapulcu olduğumu düşünüyorum. Herkesle tanıştıktan sonra sıra Ceyda'ya geldi. Elimi uzattım.
''Hilal ben.'' diye kendimi tanıttım.
Elime öyle bir baktı ki sanki bok tutuyorum. Yüzündeki o sahte gülümsemeyi yere atıp üstüne basmak istiyorum. İstemeye istemeye elimi tuttu.
''Ceyda.'' dedi.
Kendimi bir kovboy filminde gibi hissediyorum. Ceyda gözleriyle, nedenini bilmediğim bir şekilde bana meydan okuyordu ya da ben öylesine medyumluk yapıyordum.
Merhaba, instagram hesabı açtım. Açıkçası pek gerek yoktu ama içimden geldi diyeyim. Büyük ihtimalle duyuruları ordan yapacağım.
İnstagram> sinarya00
3. Bölüm yükleniyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 PAT
Short StoryHiç utanmadan üstümdekileri çıkardım. Ben sadece sütyenle ve külotla kalırken, Kunt da boxer ile kalınca, ayağımla ona kum attım. Denize doğru koşmaya başladım. Oyun dediğin eğlenceli olur, ben de öyle davranıyorum. ''Ah Hilal, elime bir geç sen!''...