Zehra, bütün gece uyuyamamıştı. Salonun en sevdiği köşesinde, pencere kenarına yaslanan koltuğun içine içine sokulmuş, omuzlarına sardığı battaniyesinin altından huzurla lapa lapa yağan karı izliyordu. Binlerce şey düşünmüştü sabaha kadar. Gece boyunca salondaki bütün süslemeleri izlerken Hande'nin onları hazırlarkenki neşesini, alıp getirdiğindeki heyecanını teker teker gözlerinin önünde canlandırmıştı. Şimdi de pencereden dışarıyı izlerken dün gece Yavuz'a yaptığı sürprizi düşünüyordu. Büyük bir emek vardı hazırladığı operasyonda. Yavuz'u hiçbir zaman öyle mutlu görmemişti ve bunun tek sebebi Hande'ydi.Telefonunda kurduğu alarm dikkatini dağıtınca Zehra bakışlarını pencereden ayırıp kanepenin üzerindeki alete odaklandı. Güzel bir kahvaltı hazırlamasının zamanı gelmişti demek. Yavaş adımlarla mutfağın yolunu tuttu. Buz gibi havada yapılacak en güzel kahvaltı sıcak bir menemendi. Erzakları çıkardı dolaptan, hızlıca sırasıyla onları doğrama tahtasının üzerine doğrayıp tavaya atarken bir taraftan da kaynayan çaydanlığı demliğin içine boşaltarak ikisini üst üste bırakıp iyice demin kıvama gelmesi için bekletti.
Domates ve biberler tavada buhardan yumuşayıncaya dek Zehra masaya önceden hazırladığı peynir, salam, salatalık gibi kaplaştırdığı kahvaltılıkları dizdi. Sofra neredeyse hazır sayılırdı bir menemen ve çay kalmıştı geriye. Kenarda çırptığı yumurtaları da tavaya döküp kapağını kapattığında göz ucuyla çaydanlığın üzerinde duran demliğe baktı. Evet, pürüzsüz bir şekilde demlenmişe benziyordu. Gülümseyerek ocağın altını kapatıp mutfaktan çıktı. Geriye teyzesini, Yavuzu, Zeynep'i ve Hande'yi uyandırmak kalıyordu bir tek ve bunu da seve seve yapacaktı. Bugün çok fazla mutluydu ve ailesiyle birlikte güzel bir kahvaltı yapmak niyetindeydi...
#
Sabah koşusundan dönmek bütün takım için bir işkenceydi adeta. Natalie, zor nefes alıyordu. Ellerini diz kapaklarına yaslayıp hafif eğildiğinde nefesini düzene sokmaya çalıştı. Deniz, tam önünde duruyordu. Sırtını ağaca yaslamış gözlerini gergin bir şekilde kapatmıştı.
"Allah kahretsin, galiba öleceğim."
Natalie, gülmemek için dudağını ısırdı. Koç ilerde Ece'lere antrenman yaptırmaya başlamıştı bile. Natalie, başını hafif kaldırıp koçla göz göze geldiğinde nefesini dışarı üfledi.
"Hassiktir, gördü kaytardığımızı."
"İşte şimdi yandık" diye devam etti Deniz ve sanki ağaca yaslanıp ölüyorum diyen o değilmiş gibi son sürat ileri atıldı. Natalie, yavaşça onun arkasından koşarken gergin bir şekilde hâlâ sırıtıyordu.
"Sıraya geçin" dedi koç kızlar yanına varır varmaz. Deniz ileriden yerine doğru sağına saparken Natalie, koçları bileğini yakaladı diye durmak zorunda kaldı. Dönüp kadına baktı ters ters.
"Al şunu, gelirken yanınıza su alın demiştim."
Natalie, önce avucuna sıkıştırılan su bardağına, ardından da koçun buz mavisi gözlerine baktı. Bakışlarındaki ifade her zamanki gibi duygusuz ve katıydı.
"Yerine geç" dedi bir anda sert bir ses tonuyla ve Natalie arkasına döndüğü gibi dediğini uygulayarak yerine geçti.
Bu akşam ilk maçlarına çıkacaklardı. Bunun için günlerdir hazırlanıyorlardı. Koçun her ne olursa olsun tavrından asla taviz vermediği soğukkanlılığı, takımın ruhuna müsbet bir şekilde yansıyordu. Her ne olursa olsun kazanacaklarına olan inancı tamdı Natalie'nin. Yine de dünkü antrenman esnasında burkulan bileğinin sorun yapmaması için dua edip duruyordu.
"Gidin dinlenin artık" dedi koç önerilerini sunup, konuşmasını bitirirken. Natalie, sol eliyle bileğini okşayarak sırayı takip etti.
"Buraya gel!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtar Beni / GxG / HanZeh
RomantizmMetro istasyonunda başlayan tanışlık sizi nereye kadar götürebilir? * *telefon zil sesi... "Efendim." "Her neredeysen çabuk gel, yarım saate başlıyoruz." Hande, hiçbir şey söylemeden telefonu kapattı ve montunun cebine geri koydu. İçindeki nefesi bı...