Oda gayet sıcaktı, o da gayet sıcaktı. nerdeyse tüm vücudumuzun birbirine dokunuyor olmasına rağmen ben onun dediği şeyle dehşet içinde titriyordum. beni hala sağa sola hafifçe sallayarak dans ediyordu. ben ise dediği şeyde ciddi olup olmadığını kavramaya çalışıyordum.
"şaka yapıyorsun değil mi?"
bir anda durdu ve kendi yaptığı mırıldanmayı kesti. ben ne yapacak diye kendi kafamda senaryolar kurarken geri çekilip yüzüme baktı. ilk başta hiçbir mimik göstergesi yoktu ama sonra yavaşça gülümsedi. elini yüzüme getirerek baş parmağıyla yanağımı okşadı.
"ah bebeğim-"
bir anda sinirlenerek eline vurdum ve hışımla kolları arasından çıktım. bu hareketime şaşırmış olacak ki bana gözleri fal taşı gibi açılmış bir biçimde baktı. bu dediği şeylerden sonra hala sakince bana bebeğim diyebilmesi sinirimi bozuyordu. galiba kendimi aniden çekmek iyi bir fikir değildi; yaralarımın sızladığını hissetmeye başladım. içinde olduğum duruma bir de dışarıdan bakınca gerçekten acınası hissediyordum. karşımda intihara meyilli bir sadistle zorla beni tuttuğu bir evde acı içinde ayakta duruyordum. göğsüm sıkışmaya başladı yaşadığım bu çaresizlikle.
bir anda bir suyun damlama sesini duydum. sabrım taşıyor der ya bir insan. benim tükenmişti. sanki ruhumun o bittiği son damlayı duymuştum. ne anlamı vardı ki harbiden? yaşayıp ne yapacaktım beni seven kimsem olmadığında. eve geldiğimde sarılacak ebeveynlerim olmadığında... ne anlamı vardı ki yaşamanın.
gözlerim bulanıklaşmaya başladı... gerçekten ağlayacak mıydım şimdi? NE ANLAMI VAR Kİ?! ama yapabildiğim de tek şey bu. gerçekten kendi kafamda kendimi bir psikolog misali sakinleştirmeye çalıştım. hayat yaşamaya değer okulun var vesaire.... hepsi anlamsız geliyordu. gerçekten şu yaşadığım sürede beni hayata bağlayan bir şeyin dahi olmadığını yeni fark ediyordum. ve bunun Daniel sayesinde olması daha da acınasıydı. ağlamaya başladım. olduğum yerde durdum ve sessizce göz yaşı döktüm. yere bakıyordum sadece. önüme doğru gelen ayaklar gördüm. önümde durdular. yüzüne bakıp beni böyle güçsüz görmesini istemiyordum.
"vursana hadi..."
öylece bekledim. onu ittiğim için kesin bana vuracaktı. eminim.
"HADİ YAP DA BİTİR-"
beni durduran şey bir anda bana sarılmasıydı. ben put gibi dikilirken o bana sıkıca sarıldı. şaşkınlıktan aldığım tek nefesle yetinmiştim resmen.
"demek fark ettin ha..."
"n-ne...?"
"hayata seni bağlayan bir şey olmadığını..."
gözlerim sonunda kadar açıldı ve öylece boşluğa bakakaldım. Eminim içinden gülüyordur. Haklı... İstediği enkazı yarattı sonunda. Kendini geri çekip bana baktı. Elini yanağıma koydu ve baş parmağıyla okşadı.
"Artık pes ediyor musun?"
Duygusuz bir biçimde kafamı salladım. O da buruk bı şekilde gülümseyip dudaklarımızı birleştirdi. Karşı koymadım. Gözlerimi kapatmamla son damla düştü ve bacaklarımda kalmayan dermanla kendimi bıraktım. Sert zeminle buluşmayı bekliyordum ama hızlı bir refleks ile kollarını kollarımın altından geçirerek beni yakaladı.
"Baskı fazla geldi sanırım hm...?"
Kafamı salladım ve bende ona tutunarak destek aldım.
"Acıktım ben."
Sesli bir şekilde güldü ve yanağımı öptü.
"Bebeğim ne yemek ister peki?"
"Et."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR PSİKOPATLA AYNI SINIFTAYIM.
Roman pour Adolescentsbu bir gay hikayesidir. hiç bir hikayeden alıntı yapılmamıştır varsa da bu tamamen tesadüftür. emek hırsızlığına tamamen tahammülüm yok. konu: ailesini kaybeden aidan istediği üniversiteye gider ve orada bir çocukla atışması sonucu. iş işten çoktan...