13. Kimsin sen ?

40 18 0
                                    

________________________

"Kendini hatırlatmak için gelen tüm hatıralar ruhumu da kendileriyle alıp götürüyorlar.."

__________________________

Bazı umutlar vardır her geçen dakika kırılan, bazı hayaller vardır her saniye gerçek olabileceğini unutturan. Bazı zamanlar vardır ileri gitmeyi unutan. Ve bazı insanlar vardı geçmişinde takılı kalan.

Keçmişin acılarıyla yanmaya başlayan kalpler zamanla kor oluyordu. Ve o kor son nefesine kadar orada onu sızlatıyordu. Bir ağaç bile yaprakları olmadan eksik ve mutsuz gözükürkün, hayalleri ve umutları yok olmuş bir insan da aynı kış ağacına benzerdi. Çıplak, kimsesiz, ve mutsuz.

Kaybediyordu insanoğlu. Her geçen gün, her geçen dakika kaybediyordu. Kimisi umudunu kaybediyordu, kimisi hayalini, kimisi mutluluğunu, kimisi hayatını, kimisi de ona hayat olabilecek insanları kaybediyordu. Her kaybedişte kalbinden bir parça kopuyordu. Ufalıyordu insan kalbi ufaldığı gibi. İnsan kalbinin kendi yumuruğu kadar olduğunu söylerler. Peki insan kaybede ede ne kadarını hisseder ? İnsan kalbi bir yumuruk kadar küçükken o kadar acıyı nasıl taşıya biliyordu ? Elbet bir yerden sonra o da devamedemiyirdu O da kaybediyordu. Yoruluyordu ve duruyordu. Sonsuza kadar duruyordu. Ve bir can daha yaşadıklarının acısını daha kaldıramadan yok olup gidiyordu.

Başındakı şalı yavaş yavaş sökerek salona ilerliyordu ruhunu da mezarlıkta bırakıp gelmiş kadın. Onun arkasından düşünceli ve bir o kadar da camdan bile daha kırık kalbini sürükleyerek ilerliyordu adam. Kafasında tekrar beliren sorular eski üzüntüsünü unutturmamıştı aksine arttırmıştı. Hena salonun girişinde çekingen bir şekilde dururken Poyraz onun yanından geçip kanepelerden birine oturdu ve kafasını aşağı eğerek kollarının arasına aldı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Gel otur." O kadar soğuk söylemişti ki, kelimeleri Hena bir anlık duraksamış ama sonradan yavaşca ilerleyerek kanepelerden birine bırakmıştı kendini. Gözleri gene halıyı izlerken Poyraz başını kollarının arasından çıkartıp, gözlerini Henaya kitlemişti.

"Neden geri geldin?" Diye sorduğunda Hena şaşırmış, neden gittiğini değil geldiğini sorgulaması ona garip gelmişti. İstenmediği düşüncesi onu geri dönmesine pişman etmişti.

Ne diye bilirdi ki, gidecek bir yeri yoktu, sığınacağı birisi yoktu. Mezarlıktan çıktıktan sonra ayakları istemese de onu buraya getirmişti. Beyni dolu yolda ilerleyen Hena kendini o evin önünde görünce kendisi bile şaşırmıştı. Sustu, birşey diyemedi, konuşmak istemedi. Bir kere konuşursa durmadan ona sorular soracaktı. Şu an hazır değildi, yaşadıklarını diline getirebilecek kadar cesur değildi.

Halıdan kaldırdığı bakışlarını Poyrazı gözlerine dikti. Poyraz o gözleri görünce gene afallamıştı. O gözlerde öyle derin bir üzüntü görmüştü ki, söylediği şeye hemen pişman olmuştu. Maksatı kötü değildi aslında. Onun döneceğini düşünmemişti kendisi bile önündü görünce şaşırmıştı.

"Yani neden gittin ve gittiysen neden döndün ?" Diyerek düzeltmek istedi dediği şeyi ama nafileydi kızın gözleri çoktan dolmuştu bile. Hena tekrar gözlerini halıya dikti, bir damla yaş süzüldü yanağına. Ruhundan kopan bir kırıntı gibiydi o yaş, acı veriyirdu, yakıyordu her hücresini, bir kor gibi yakarak süzülüyordu yanağından.

"Lavabo şurada.."diyerek sol tarafı gösterdi, "..Elini yüzünü yıka, kendine gelirsin." Onu onaylayarak kalktı ve düşünceli şekilde lavaboya doğru ilerledi.

KOR  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin