12. KAYBEDİŞ🍂

53 23 2
                                    


"Hayat seni fazla karanlıkta bırakıyorsa, ışığı görünce mucizelere inanman için yapıyordur.. Mucize, sadece bir mucizedir.."🍀

_________________

Kimisi hayatını kaybeder, kimisi ona hayat olan insanları. En zoru da ne biliyor musunuz ? Size nefes olan, damarınıza kan olan insanı kaybetmek.

Denize düşmüş boğuluyor, kurtulamıyorsunuz hissi verir bu duygu size. Umudunuzu kaybedersiniz ilk başta, sonra da ruhunuzu. Aşık olduğunuz su ölüm nedeniniz olu verir birden. Çünki ilk darbeyi en sevdiklerimizden alırız hep, gerisi de gelir zaten. Bir çorap bir kere söküldüyse söküle-söküle gider, artık kullanılamayacak ana kadar. Biz de sökülürüz, ruhumuz paramparca, kalbimiz yıpranmış, beynimiz ise karman çorman bir ip yumağına dönüşür. Sonunda da sanki hiç var olmamışız gibi bir çöp konteynırına atılırız ve unutuluruz.

İnsan kimi çok severse, ilk kaybettiği o adam olur. İlk onun mezarına dokunur, ilk onu özler. Eskiden ona tatlı gelen rüyalar kabusa dönüşürken, kabuslar gerçek hayatla bağ kurar, onu bir yokluğa sürükler. Zaman hiç var olmamışcasına durur, aynı yerde yalnız, birbaşına bırakır, iyi olacağına dair son umudunu da kopararak kaybolur. Ve hayat sana çıkış kapısını gösterir.. "Hoşca kal beniadem!"

Tarih: 14.06.2022

Uyku sanki haram birşeymiş gibi kendinden uzak tutuyordu. Çok yorgun ve halsiz olmasına rağmen uyuyamıyor, yaşadıklarının acısını birtürlü aklından çıkartamıyordu. Aldığı duş ona iyi gelmişti ama bazen duş bile rahatlatamaz insanı. Ağlamaktan gözlerinde yaş kalmamış gibi hıçkırıklarına gözyaşları eşlik etmiyordu. Kapıya yaslanmış, dizlerine sarılarak hıçkırıklarını kalbinde iz bırakacak şekilde içine atıyordu. Dünyanın en kötü iki acısından biri yanmak olsa bile bu gün yansaydı bu kadar acı çekmeyecekti. Bedeni kora dönse bile kalbinin kora döndüğü kadar mahvetmeyecekti onu. Yaşayan bir ölü, kor olmuş kalbi ve unutamayacağı kabuslarıyla bir ömür geçirmeliydi, her gün yanmalıydı, her gün ölmeliydi.

Tanımadığı bir yerde, tanımadığı bir adamın yanındaydı. Ahmet ona güvendiğin yere git demişti ama güvendiği kimsesi yoktu. Bilinci yerinde olsaydı bu adamla bile gelmezdi ama istemsiz bir güven duymuştu onda. Kimsede duymadığı, eskilere dayanan bir güvendi bu. Nedeni belirsizliğini korurken tanıdık siması onu sorgulamasına neden oluyordu. Kimdi bu Poyraz?

Ay yerini Güneşe bırakırken Hena hala uyanıktı. Bu evde daha fazla kalmak istemiyor, babasına gitmek istiyordu. Poyraz uyanmadan sessizce oradan çıkmalıydı. Dolabı açtı, aradığı şey bir eşarftı. Kendisini tanımamaları için farklı giyinmeliydi. Bulduğu şal da işine yaraya bilirdi. Uzunluğu dizlerinin üzerinde duran bir gömlek bulması çok makbule geçmişti. Bulduğu şeyleri aceleyle üzerine geçirdi ve başını  bağladı. Kapıyı sessizce açarak odadan çıktığında yan odadan gelen çocuk sesiyle hemen oraya gitti. Çocuk daha yüksekten alarsa adam uyana bilirdi. Odaya girdiğinde mavi gözlerle karşılaşmış, bir anlık tebessüm etmişti. En fazla sekiz aylık olan bu bebek oldukca tatlı ve güzeldi.

"Babana hiç benzemiyorsun mavinin en güzel tonuna sahip çocuk." Annesinin nerede olduğunu düşündü. Belki de doğum sırasında ölmüştü. " Galiba aynı kaderi paylaşıyoruz Mavi. Ama üzülme, zamanla alışırsın.. Hadi çabuk uyu gitmem lazım." Beşiği on dakika gibi salladıktan sonra nihayet çocuk uyumuştu.  Yavaşca dış kapıyı da kapatarak oradan hızlı adımlarla uzaklaştı.

Sıcak aylar olsa bile bu gün hava yağmurluydu. Bulutlar da Henanın matemine katılmak ister gibi siyaha bürünmüştü. Gökyüzü mavi rengin varlığını bile unutmuş gibi görünüyordu. Şehir göz yaşlarıyla ıslanmış gibi sırılsıklamdı. Mezarlık her zamanki gibi sessiz, yeni mezarın başındakı insanlar ise asla susmayacak kadar gürültülüydü. Yağmur göz yaşlarına karışmış kuru toprağı nemletirken, bir kaç kişi toprağı kazmaya devam ediyordu. İmam elinde KURAN, dilinde YASİN suresini okurken onu dinleyen kimse yoktu. Ölüden başka kimseyi de ilgilendirmez zaten okunan dualar.

KOR  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin