Çare mi?💜

447 159 381
                                    


"Çaresizce çare aramak mı çaredir, yoksa oluruna bırakmak mı ? "

🍀🍀🍀🍀🍀

'Hayat ve hayal.' Kulağa 'Uyku ve ölüm' kelimesi gibi geliyor. İnsan uyurken ölümle arasında ince bir perde oluyormuş. Her uyuduğumuzda ölmeyiz. Belki milyonlarca kes uyuruz ama sadece bir kes uyanamayız. 'Hayat ve hayal'de tam da böyle birşey. Milyonlarca kes hayal kurarsın ama bir kere gerçekleştirme şansın olur. Ve bu fazlaca zamanını alır. Bu iki cümlenin arasındakı tek fark, ölümün mutlaka geleceğini bilirsin, hayalin ise bir gün gerçek olup olmayacağını bilemezsin ve bazı hayaller ömrünü onun için tüketmiş olsan bile gerçek olmaz.

Bir hayalinin mutlaka gerşekleşeceğinden emin olduktan sonra onun gerçekleşememesi seni yıpratır, yorar ve hayal kurma aşkını senden koparırverir. Ondan sonra ne sen, sen ola bilirsin, ne de askıda bıraktığın hayallerin gerçek olabilir.

"Gel" Odasında aynadan gelinlikler içinde kendini izleyen Hena kapının açılış sesiyle arkasına döndü. Geldiği adamın canından çok sevdiği babası olduğunu görünce istemsiz bir hüzün doldu kalbine.

Ali, sanki yerinden kıpırdamak istemiyor ama ayakları onu zorla kızına doğru götürüyordu. Veda konuşması yapmak ona olduğunca acıverici geliyordu. Karısını, Henanın annesini kaybettikten sonra kan bağından ilave can bağıyla bağlandığı kızını kendinden uzağa göndermek istemiyordu. Henanın mustakbel kocasının babası Alinin eski dostlarından biriydi. Daha Hena küçükken dostu Aliden kızını büyüyünce oğluna gelin vermesini istemiş ve Ali ona eğer kızı razı olursa itirazsız kızını vereceğine dair söz vermişti. Yıllar geçtikden sonra Henanın da rızasını alınca kendisi de verdiği sözünü tutmak için izdivaca razılık vermiş.  Ama bu gün içinde bir sızı, bir acı vardi. Kızını göndermek istemiyor, sadece kendisiyle kalsın istiyordu. Bencil davrandığını kabul eden bu adam tüm babaların bu duyguyu yaşadığına emindi.

Gözleri dolu dolu babasının gelişini seyreden kız az çok anlıyordu karşısındakı kahramanının düştüğü durumu. Babasının gözlerindeki tarifsiz gurur ve acıyı bir arada görmek ona da zor geliyor, babasını bırakmak istemiyordu. Özgürlüğünü ilan ederek yanağından aşağı akan ılık sıvıyı elinin tersiyle silerek bir adım öne gitti. Birbirini hayranlık ve tarifsiz özlemle izleyen küçük aile duygularını belli etmemek için uğraş veriyordu ama ikisinin de uğraşı boşaydı.

"Ne kadar da annene benziyorsun." Diyen babasıyla gözlerinden istemsiz yaşlar akıyordu. Ali kızının gözündeki yaşı baş parmağıyla silip lafına devam etmişti. " O.. Keşke seni böyle göre bilseydi."

"Annem beni görüyor baba." Söylediği cümleyle kısık bir hıçkırık çıkarken dudaklarından Ali dayanamadı ve kızına sıkı- sıkı sarıldı. Daha ayrılmadan kalplerine dolan özlem baba kızı yıpratmaktan başka birşey yapmıyordu. Evet, tekrar görüşecek, bir araya geleceklerdi. Ama farklı evlerde olmak, sabahları kalkınca her zamanki tatlı kavgalarını yapamamak onları şimdiden çokca üzmeye yetiyordu.

"Mutlu musun meleğim ?" Babasının sorusuyla afallamıştı. Mutlu muydu gerçekten ? Kendisi de bilmiyordu cevabını. Sevmediği bir adamla evlenen biri ne kadar mutluysa o kadar mutluydu Hena da.

"Hem evet, hem hayır." Diye bildi sadece

"Hayır?" Kızından ayrılarak gözlerini izliyordu Ali.

"Sevdiğim adamla evleniyorum, buna çok mutluyum.." Yutkundu, babasına yalan söylemekten nefret ediyordu ama onun mutluluğu içindi bu, biraz da kendi için. "..Ama senden ayrılacağım için hiç mutlu değilim." Çocuk edasıyla dudağını büzerek söylediği şey babasını güldürmüştü.

KOR  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin