Hoş geldiniz💞🐦🐦
Yine aynı bankta ve tek başımaydım. Turgut'la ayrılmamızın üzerinden bir hafta geçmişti ama söylediği gibi ona attığım tokatın hesabını bana ödetmemişti. Belki de unutmuştu. Ya da en iyi zamanı bekliyordu. Bilmiyordum ve ondan korkmuyordum. Ona da demiştim bunu zaten. Elinden geleni yapabilirdi. Sıkıntı yoktu yani.
Maç yapanları izliyordum. Maç yapanların arasında Turgut da vardı. Ona bakmıyordum, en azından bakmamaya çalışıyordum.
Bir anda Turgut yere düştü. Onun üzerine de başka biri. Sırtı bana dönük olduğu için kim olduğunu göremiyordum.
Turgut üzerindekini itip ayağa kalktı.
"Faul var hocam!"
"Ne faulu lan. Sen geldin ayağıma takıldın p*ç!"
"Kimmiş lan p*ç, ben mi? Seni gebertirim oğlum!"
"Gel gebert lan yiyorsa!"
"Sen kaşındın oğlum!"
Diğerleri olaya müdahele etmeye kalmadan birbirlerine girmişlerdi. Kavga sebebi o kadar saçmaydı ki gülesim gelmişti. Ama bir yandan ağlamak istiyordum çünkü Turgut dayak yiyordu. Tamam ayrılmış olabilirdik ama bu onun dayak yemesini keyifle izleyeceğim anlamına gelmiyordu. Sanırım insan olmak böyle bir şeydi. Ne yaşarsak yaşayalım acıyorduk, kıyamıyorduk.
Ayağa kalkacakken hocaların gelip kavgayı ayırdığını gördüm. Geri oturdum ve izlemeye devam ettim.
Yüzünü görmediğim çocuk bana doğru döndü. Gözgöze geldiğimizde bunun bana deli diyen çocuk olduğunu gördüm. Ne yani Turgut'la kavga eden o muydu? Bakışlarımı kaçırmak yerine gözünün içine içine baktım. Bunu niye yaptım bilmiyordum. O benden önce davranıp gözlerini üzerimden çekti. Zaten niye bana baktığını da anlamış değildim.
Hocalar onları ayırmış sakinleştirmeye çalışırken müdür çıkageldi. Ve onları odasına gelmeleri için peşlerine taktı. Kesin ceza alırlardı. Çünkü müdür bey kavgadan nefret eder ve kavga çıkaranlara da en ağır cezayı verirdi. Sanırım en ağır ceza da okuldan atılmaktı bildiğim kadarıyla.
Önceki yıllarda yapmışlığı vardı. Ama o kavga daha büyük ve daha korkunçtu. Bıçaklar ve silahlar işin içine girmişti. Sonuç olarak da okuldan kovulmuşlardı.
Bankta oturmaya devam ederken zil çaldı. Kalkıp sınıfa girdim. Herkes kavgayı konuşuyordu. İnsanların eline malzeme vermeyigör hemen atıp tutmaya deveyi cüce cüceyi deve yapmaya başlıyorlardı. Nefret ediyordum insanların bu saçma salak huylarından.
Sırama oturduğumda önümdeki kız bana döndü. Sanırım adı Sevim'di. Emin değildim ama.
"Yüsra kavgayı duydun mu?"
Kafamı sallamakla yetindim.
Yanındaki kız da bana doğru döndü. Bunun ismi de Seda olmalıydı. Ahh. Allah'ım sevmediğim şeyler niye hep dibimde bitiyordu ki sanki.
"Kız meselesi diyorlar!"
"Ahh öyle mi diyorlar? Ee başka ne diyorlar cicim?"
Onlara onların dilinden konuşmak gerekiyordu, yoksa anlamıyorlardı.
"İkisi de aynı kızı seviyormuş. Önce Tuğrul fark etmiş durumu sonra da Turgut. Geçen gün okulun aşağısında kavga etmişler yine. Karakolluk olmuşlar."
Turgut mu? Ama o daha geçen haftaya kadar benimle sevgiliydi. Yoksa benimle birlikteyken başka bi kızla daha mı konuşuyordu? Bunu bana nasıl yapabilmişti? Hiç mi utanmamıştı yüzüme bakarken?
Sınıftakiler onunla sevgili olduğumu biliyorlardı ve ayrıldığımı da.
"Bütün bunları bana neden anlatıyosunuz ki? Belli ki benden sonra olmuş ne olduysa? Ve bu benim umrumda değil. Tamam mı kızlar?"
"Tamam Yüsra hemen ne kızıyosun. Sadece olanı söylüyoruz biz."
"Söylemeyin kızlar, bana hiçbir şey söylemeyin ne olanı ne de olmayanı."
Gözlerini devirip önlerine döndüler. Hoca geldi. Ve dersini işledi. Ardından zil çaldı ve ben sınıftan çıktım.
Koridorda bile devam ediyordu kavgayla ilgili konuşmalar, fısıldaşmalar. Ne de çabuk yayılıyordu öyle.
Dışarı çıkıp yakında üzerime tapusunu yaptıracağım banka doğru ilerledim. Benim dışımda kimse oraya oturmuyordu. Sanırım benim olduğunu herkes biliyordu.
Oturup kollarımı göğsümde topladım.
Bana doğru yaklaşan tanıdık yüzü gördüğümde kaşlarım çatıldı.
Yanıma oturduğunda konuşmak yerine voleybol sahasını izlemeye koyuldum. Kimse yoktu ama ben izliyordum işte. Orasını karıştırmayın. Bir anda aklıma gelen soruyla ona döndüm.
"Cidden aynı kıza mı aşık oldunuz?"
"Turgut'u hâla seviyor musun?"
İkimiz de aynı anda konuştuğumuz için ne dediğini anlamadım.
"Önce sen söyle!"
"Önce sen söyle!"
Yine aynı anda konuştuğumuzda güldük. Sanırım bu gidişle hiç konuşamayacaktık.
"Önce sen." Dedi. Kafamı salladım.
"Cidden aynı kıza mı aşık oldunuz?"
Bakışlarını kaçırdı. Demek ki söylenenler doğruydu.
"Heyy. Yüzüme bakar mısın lütfen. Sana bi soru sordum."
Bakışları yeniden beni buldu. Kahverengi gözleri vardı. Hatta siyah bile diyebilirdim çünkü koyuydu hem de çok koyu.
"Evet." dedi.
"Yani söylenenler doğru öyle mi?" dedim.
"Ne söyleniyormuş ki?"
"Bi kız için kavga ettiğiniz. Hatta geçen gün okulun dışında da etmişsiniz. Sonra da karakolluk olmuşsunuz."
"Bakıyorum da dedikoduculuğa başlamışsın Ahenk?"
"Hayır yaa. Dedikoduculuğa falan- Ne dur bi dakika! Sen az önce bana ne dedin?"
"Bakıyorum da dedikoduculuğa başlamışsın dedim."
"Hayır ondan sonra ne dedin?"
"Ahenk dedim. Adın Ahenk değil mi?"
"Benim iki ismim var. Ama okuldakiler sadece Yüsra'yı kullanırlar. Sen neden Ahenk dedin ki?"
"Bilmem. O isim daha çok yakışıyor sana. Çünkü Yüsra'nın anlamı gibi değilsin."
"Nası yani?"
"Kolay bi kız değilsin. Çoğu konuda kafa tutuyorsun ve kolaylık yerine zorluk çıkarıyorsun. Haksız mıyım?"
"Haklısın." dedim. Ben hiç böyle düşünmemiştim oysaki.
🐦🐦
Yayımlanma tarihi
20.07.2022
(Çrş)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişko|Texting ✓ (TAMAMLANDI)
Teen FictionAhenk: Sus lan. Bi kere de ben haklı çıkıyım. Ahenk: Susup otursan ölmezsin herhalde. 0531...: Yoo belki ölürüm. Ahenk: İyi ben de cenazene gelirim. Ahenk: Helvandan yer sana dua etmeden giderim. 0531...: Pisboğaz. Hâla boğazını düşünüyorsun ya pes...