2.5

107 6 0
                                    


🐦🐦

Sabah kalktığımda kollarımı iki yana açıp gerindim. Ohh uykumu ne de güzel almıştım. Yorganı üzerimden çekip ayağa kalktım. Hızlıca yatağı düzenledikten sonra odadan çıktım.

Yüzüme birkaç kez su çarptıktan sonra havluyla kuruladım. Odaya dönüp üzerime eşofman takımımı geçirdim. Artık alarm kurma ihtiyacı duymuyordum çünkü vücudum alışmıştı erken kalkmaya. Elime su şişemi alıp ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. 

Bizimkiler spor yapmama alışmışlardı hatta Damla özentilik yapmış ve odada egzersiz yapmaya başlamıştı. Gıcık oluyordum böyle yapmasına. Yakında Eylül de başlarsa hiç şaşmazdım. Zaten ben ne yaparsam aynısını yapıyorlardı.

Sanki ben zevkimden yürüyordum her sabah. Zaten zayıflardı niye özentilik yapıyorlardı ki.

Yürüyüş yerime geldiğimde suyumdan bi yudum aldım ve yürümeye başladım. Turgut için mal değneenden yardım istemiştim.

Koşuya başlamış sonrasında da birkaç kilo verince yeniden yürüyüşe başlamıştım. Yürümek daha güzeldi, daha sakindi. İnsanın düşünmesi için en güzel zamandı yürüyüş vakti.

Mal değneenin yürüyüş sırasında aramasını beklemiyordum artık. Çünkü gerek yoktu. Yürüyüşteki o gizli hazzı tatmıştım bi kere ve kendi halimde de yürüyebiliyordum. Sessizlik daha güzel geliyordu artık. Kafamı dinliyor ve düşünüyordum.

"Merhaba!" Yanımdan gelen sesle birlikte o tarafa döndüm. Çünkü bu ses çok tanıdıktı.

"Merhaba!" Yan yana yürümeye başlamıştık ve ben gereksiz yere heyecanlanmıştım. Ben onunla okulda konuşmayı planlarken o bir anda karşımda belirmişti. Bunu beklemiyordum çünkü Tuğrul'u daha önce burada yürürken görmemiştim.

"Napıyosun burda?" yürümeye devam ediyorduk.

"Yürüyorum. Sen?" Bu cevabına gülümsedim.

"Ben de yürüyorum. Ama seni daha önce burada görmemiştim. Yeni mi başladın yoksa?"

"Yoo hayır. Ben uzun zamandır yürüyorum ama burayı dün akşam keşfettim. Ve burada yürümeye karar verdim."

"İyi yapmışsın." İkimiz de gülümsedik ve yürümeye devam ettik.

Yarım saat boyunca birlikte yürümenin ardından kenardaki banklardan birine oturduk. Suyumu açıp içecekken Tuğrul'un beni izlediğini fark ettim. Şişeyi ona uzattım çünkü elinde su şişesi yoktu.

Şişeyi alıp yarıdan fazlasını içti ve bana geri uzattı.

"Ohaa suyumu bitirmişsin yaa." Ben sızlanmaya devam ederken nerden çıkardığını anlayamadığım çantayı eline alıp açtı ve içinden su çıkarıp bana uzattı.

"Al. Sen de bunu iç." Uzanıp şişeyi aldım ve kana kana içtim.

"Ohh iyi geldi valla." Sırıtıp elimdeki şişenin kapağını kapattım ve ona uzattım. Uzattığımı almak yerine biraz önce ona verdiğim ve şimdi bankın üzerinde duran şişeyi aldı ve çantasına attı.

"Bunu alsam daha iyi olur." dedikten sonra gülümsedi. Ben de şaşkın balık gibi onu izledim. Benim şişemi almıştı. Ama neden? Yoksa mal değnee dediklerinde haklı mıydı?

Bence o çocuk da sana karşı boş değil.

Cidden olabilir miydi bu?

"Noldu, neden öyle bakıyosun bana?" Sorduğu soruyla düşüncelerimden sıyrılıp gerçek hayata döndüm.

"Tuğrul, sevgilin var mı?" Gözleri büyüdüğünde yüzümü kapatmak ve yerin dibine girmek istiyordum. Allah aşkına bu soru da nerden çıkmıştı şimdi?

"Yok." Dedi ve devam etti.

"Ama niye sordun?"

Şimdi ne cevap verecektim ben? Senden hoşlanıyorum mu? Yoksa benim sevgilim olur musun? Bu soruları erkeklerin sorması gerekiyordu kızların değil.

"Şeyy…ııı şeyy."

"Ney?"

"Sanırım oradaki kız senden hoşlanıyor. Bak sana bakıyor kaç dakikadır."

Elimle karşı bankta oturan kızları gösterdim. Yalan söylemiştim ama gerçek çıkmıştı. Karşıdaki kız gözlerini Tuğrul'a dikmiş yiyecek gibi bakıyordu.

Tuğrul gösterdiğim yere baktı.

"Güzel kız. Bi şans verebilirsin bence."

Söylediğim şey canımı yakıyordu. Resmen sevdiğim çocuğa başka bi kızı gösterip şans vermesini istiyordum. Tam bi aptaldım. Hatta gerizekalı.

"Hiç gerek yok." dediğinde bakışlarım ona kaydı.

"Ne demek hiç gerek yok?"

Bana döndü ve kahverengileri benimkileri delip geçti.

"Ne demekse o demek. Hiç gerek yok. Çünkü zaten kalbim birine şans verdi ve ben ondan başkasına bakmıyorum."

Ne yani Tuğrul birini mi seviyordu?Peki ama kimdi bu kız? Ben tanıyor muydum?

"Yani bi sevdiğin mi var? Kim peki?
Ben tanıyor muyum?"

Sorularımı ardı ardına sıralıyor ve ona bakıyordum. Acilen cevap vermeliydi yoksa tam burada hüngür hüngür ağlamaya başlayacaktım. Tuğrul birini seviyordu. Ben de onu.

"Evet. Birini seviyorum ve o kişi senin çok ama çok yakından tanıdığın biri."

"Kim? Yoksa Beril mi?"

Kafasını iki yana sallayıp bana yaklaştı.

"O değil. Başka tahminin var mı?Dediğinde yutkundum.

Benim çevrem o kadar da iyi değildi. Herkesle konuşurdum ama herkesi o kadar da tamımazdım. En yakınım vardı o da Beril. Başka birini çok yakından tanımıyordum ki ben.

"Ama başka tanıdığım yok ki benim." Dediğimde Tuğrul biraz daha yaklaştı ve kulağıma fısıldadı.

"Kendini de mi tanımıyorsun yoksa?"

Dediği şeyle birlikte gözlerim kocaman açıldı. Sanırım yanlış duyuyordum ben.

Kendini de mi tanımıyorsun yoksa? derken ne demek istemişti?

Geri çekildiğinde gözlerine baktım.

"Ne demek istiyorsun?"

"Diyorum ki Ahenk Yüsra Ertuğ benim kalbimdeki kişi sensin. Eğer mümkünse senin kalbindeki kişi de ben olabilir miyim?"

Söylediği şeyler fazla gelmişti. Tuğrul'un sevdiği kişi ben miydim? Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Birkaç damla yanağımdan akıp giderken kollarımı Tuğrul'un boynuna doladım ve başımı omzuna koydum.

"Sen zaten kalbimdesin salak."

Onun da kolları etrafıma dolandığında daha sıkı sarıldım. Sevdiğim insan beni seviyordu daha ne isterdim ki ben.

🐦🐦

Yayımlanma tarihi
22.07.2022
(Cuma)

Şişko|Texting ✓ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin