"Pırıl pırıl gökkuşağını görmek için önce yağmuru yaşamak gerekir..."
11.BÖLÜM "YAĞMUR"
Onun kollarından olduğum ilk gecemizde, sabah hiç olmasın, güneş bu anı bozmamak adına doğmasın, hep bu şekilde onun nefesini dinleyerek kalayım istedim.
"Hâlâ inanamıyorum," dedim kokusu ciğerlerime dolarken.
"Uyumayacak mısın?"
"Cık," dedim mutlulukla iç geçirirken. "Uyuyasım gelmiyor, böyle. Uyumaktan daha eğlenceli şeyler yapabiliriz."
Alp bir öksürdü.
"Sohbet mesela," dedim hızla toparlamak için. "Sohbet edelim. Ankara gibi kokuyorsun biliyor musun?"
Başımı kaldırdım ve yüzündeki huzurlu ifadeyi izledim. "O ne demek öyle?"
"Ankara işte, doğup büyüdüğüm şehir. Gri, deniz yok, soğuk, ayazı meşhur. Yine de bana ev gibi hissettiriyor. Nerede olursam olayım, sokaklarında kaybolmayacağımı biliyorum, insanlarını biliyorum, tanıdık ve huzurlu."
Alp bir yorum yapmadı. Yine sessizlik oldu, kokusunu tekrar içime çektim. Başımı geri onun omzuna koyarken aramızdaki aniden gelişen bu ilişkiden çok memnundum ve daha da ileriye taşımak istiyordum.
Karanlıktan ve içime dolan huzurdan mayışmadan edemedim. Yine de konuşmak ve uyumamak istediğim için gözlerimi kapatıp öylesine sorular sormaya başladım.
"Alp beni kaçırsalar ne yaparsın?"
Alp bir soluk aldı. "Seni niye kaçırsınlar Ada?"
"Ne bileyim, dizilerde hep zengin iş adamının düşmanları oluyor, ondan intikam almak için adamın kız arkadaşını kaçırıyorlar ya."
Alp bir soluk verdi. "Yok benim düşmanım falan Ada. Kimse kaçırmaz seni, merak etme."
"Peki," dedim omuz silkerek. "Peki şimdi diyelim benim üç aylık ömrüm kalmış, ne yaparsın?"
Alp yerinde doğruldu, rahatım bozulduğu için başımı kaldırmak zorunda kaldım.
"Bir hastalığın mı var?"
"Hayır tabii ki," dedim hızla. "Diyelim ki diyorum. Misalen, varsayım yapıyorum."
Alp rahatlamış görünürken, az önceki pozisyonuna yeniden geldi ve başımı onun omzuna koydum.
"Eee cevap vermedin?" Dedim merakla.
"Helva."
"Ne?" Sesim oldukça yüksek çıkarken Alp açıkladı.
"Üç ay sonra helva yaptırırız, fıstıklı, güzel olur."
Omzuna vurdum. "Helvam boğazınızda kalır inşallah."
Başımı omzundan çektim ve diğer yastığa doğru başımı koyup cenin pozisyonu alarak iyice küçüldüm.
"Küstün mü?" dedi Alp.
Cevap vermedim. Pek de küsmemiştim ama tepkisini merak ediyordum.
Alp beni belimden tutup kendine çekti. Yeniden beni göğsüne çekerken, "Küsme," dedi.
Dudaklarımda küçük bir gülümseme oluşurken ona döndüm, dudaklarımız neredeyse birbirine çarpacak kadar yakındı şimdi, beni kendine doğru çekerken başlarımızı hizalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
RomanceGörme engelli bir iş adamı olan Alp Merih Demirhan, insanlardan uzakta izole bir yaşam sürmektedir. Kimseye açmadığı dünyasında tek başına ve yapayalnızdır. Ona rehberlik yapmak üzere evine yerleşen onun tam zıttı Ada Samyeli ile hayatı bütünüyle de...