Instagram: hikayelerindeyasar
"Kapalı gözler, ruhu seyretmenin en güzel şeklidir." -Victor Hugo
6.BÖLÜM "AŞK"
Bakışlarım istemsizce onun alnına düşen saçlarında, boşluğa sabitlenmiş karanlığın en koyu tonunu taşıyan gözlerinde gezindi. Tanrı sanki onunla özel uğramış kadar yakışıklıydı, kemikli yüz hatları, yutkununca belli olan ademelması, yapılı vücudu... Herhangi bir erkeğin onunla rekabet edemeyeceği kadar eşsiz bir güzelliğe sahipti. Ona bakarken görme engeli olmasa nasıl bir hayatı olacağını düşünmeden edemedim, bir iş adamıydı, akıllı ve zengindi, büyük ihtimalle hayatında çok güzel bir kadın olurdu, güzel bir ailesi... Ancak yapayalnızdı, kendi duvarlarının içinde yaşıyor, herkesten uzak, kendi hayatının içindeydi.
Sanki onun üzerine diktiğim gözlerimi hissetmiş gibi başını kaldırdı, gözleri tam beni bulamasada iç güdüleriyle başımın olduğu tarafa çevirdi. "Daha iyi misiniz?"
İstemsizce başımı sallama gafletinde bulundum ama hemen ardından konuştum. "Evet, teşekkür ederim Alp Bey."
Hala iyi sayılmazdım, ona baktıkça böyle midemin aşağısına sanki yumruk yemişimde oradaki bir şeyler yukarıya doğru uçuşuyormuş gibi hissediyordum, yakıcı bir histi bu. Neden böyle hissetmeye başladığımı da bilmiyordum.
Birlikte onunla masaya geçip oturmuştuk. Ben biraz daha sakinleşince, hazırladığım makarnayı servis etmiştim, bulduğum epey pahalı bir şarabı da kadehlere doldurduktan sonra Alp Bey'e ikram etmeyi başarmıştım. "Ama bakın, tavuklar yanmasına rağmen, makarna çok iyi olmuş, öyle değil mi? Bu yaptığım en iyi makarna."
Makarnasını yemeğe dönen Alp Bey'in ilk defa dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı. "Sabah getirdiğiniz poğaçaları pastaneden mi alıyordunuz?"
Şaşkınlıkla başımı kaldırıp ona baktım. "Ne? Tabii ki hayır!" Carlarcasına sesim yükseldi.
Şaraptan koca bir yudum alırken "Hepsini kendim yaptım," diye devam ettim.
Alp Bey kadehinden bir yudum aldıktan sonra bana bakmadan "Tabii," dedi ama sesi pek bana inanmış gelmedi. Adama rezil olmuştum tabii ki, önce yemek yapmak için gönüllü olmuş, sonra mutfağını birbirine katmış, sadece makarna yapabilmiş, ardından da mide ağrım nedeniyle neredeyse onun kucağına bayılacak hale gelmiştim.
Alt dudağımı sarkıtırken mutsuzca iç geçirdim, benim makarnam Enrico'nun yengeçlerine bin basardı bir kere. Şaraba uzandım tekrar, ara ara alkol alan bir yapım olmasına rağmen hala ikinci kadehe geçmeden sarhoş olabildiğim için biraz dengelemeye çalıştım ama moralim bozulmuştu, üstüne üstlük hala tir tir titriyordum.
"Gerçekten," dedim tekrar kanıma karışan alkolün verdiği rahatlamayla. "Mutfağınıza alışamadım, ama yarın bana kahvaltıya gelirseniz, siz evdeyken yaparım poğaçaları, gerçekten görürsünüz."
Tekrar beni reddetmesini beklerken bakışlarımı Alp Bey'e çevirdim, şarabından son bir yudum alırken yutkundu, ademelması tekrar belirginleşti, midemdeki ağrı daha da yakıcı oldu.
"Olur."
"Ama Alp Bey hemen reddetmeyin-" Bir an duraksadım. Olur mu demişti?
"Olur mu?"
"Olur," dedi Alp Bey. "Yarın on uygun mudur?"
Heyecanla yerimde sıçradım. "Tabii ki, çok uygun. Ben size adresimi vereyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Storie d'amoreGörme engelli bir iş adamı olan Alp Merih Demirhan, insanlardan uzakta izole bir yaşam sürmektedir. Kimseye açmadığı dünyasında tek başına ve yapayalnızdır. Ona rehberlik yapmak üzere evine yerleşen onun tam zıttı Ada Samyeli ile hayatı bütünüyle de...