Instagram: hikayelerindeyasar
"Karanlıktaysan gölgen bile seni yalnız bırakır." -Oğuz Atay
4.BÖLÜM "DANS"
Umut kışın üzerinize dökülen kar tanelerine benzer, elinde tutamazsın ama sana hayat verir, yaşadığını hissettirir.
"Günaydın Seyfi Amca." Alp Bey'in güvenlik kulübesinin değişmez görevlisi Seyfi Amca enerjime gülümserken "Günaydın," diye karşılık verdi. "Bugün erkencisin."
Gülümseyerek başımı salladım. Dün Alp Bey benden poğaça yapmamı istediğinden beri bir dakika durmamıştım, bütün gece bulduğum her poğaça tarifini denemiştim ve dünkü peynirli, dereotlu poğaçalara ek birkaç çeşit daha yapmıştım. Kıymalı, patatesli, kaşarlı, susamlı... Her türde vardı.
"Evet biraz erken geldim bugün. Poğaça da yaptım. Bunlar da size." Fazla poğaçaları koyduğum kabı ziyan olmasın diye Seyfi Amca'ya uzatırken gözleri parladı.
"Ne gerek vardı, zahmet etmişsin kızım."
Gülümsedim. "Alp Bey için yaparken size de hazırlayayım dedim. Hadi afiyet olsun, ben poğaçalar soğumadan kendisine götüreyim."
Seyfi Amca tekrar gülümsedi. "Yalnız Alp Bey evde değil haberin olsun, göl kenarında."
Şaşkınlıkla Seyfi Amca'ya bakarken afalladım. Buradaki altıncı günümdü ve ilk defa Alp Bey'in bahçe için bile olsa evden çıktığını görüyordum.
Direkt olarak göl tarafına doğru yürürken mutlulukla gülümsedim. Evin bulunduğu arazi o kadar geniş ve güzeldi ki, kamuya açık olsa her yıl binlerce turistin gelip burayı gezeceğinden emindim.
Çeşit çeşit, rengarenk çiçeklere, yemyeşil ağaçlara, arazinin sonunda uzanan koruya bakarken temiz havayı içime çekmeden edemedim, kuş cıvıltıları bile enerjimi yükseltmeye yetiyordu.
Gölün oraya ulaşmam neredeyse yirmi dakika yürümeme neden olurken Alp Bey'i buradaki oturma grubunda gördüm, önünde bilgisayarı vardı ve kahvesini yudumluyordu. Başı benim olduğum tarafa çevrilmezken giderek sessizleştim, ayağımda on santimetre, ince topuklu ayakkabılarım vardı. Çimlere basa basa ayaklarıma işkence ederken bir yandan da çimler dolayısıyla ayakkabımın sesi belli olmadığı için minnet duydum.
Bir süre uzaktan Alp Merih'i izlerken, alnına düşen saç tellerine, güneşin değdiği kemikli yüz hatlarına baktım. O ciddiyetle bilgisayarından işle olduğunu tahmin ettiğim bir şeyleri dinlerken dudaklarım yana kıvrıldı. Üzerinde beyaz bir gömlek vardı, gömleğinin hatlarından kaslı ve iri yapılı vücudu belli oluyordu, geniş omuzlarına bakarken iç geçirdim.
"Alp Bey, günaydın."
Alp'in başı sesin geldiği yöne, benim tarafıma doğru dönerken dilim kurudu. "Ada Hanım?"
Bana hala hanım diye hitap etmesi sinirlerimi bozarken onun tamamen yanına doğru yürüdüm.
"Size poğaça getirmiştim de." Hiç sormadan hemen karşısına oturdum. "Belki seversiniz diye birkaç çeşit daha yaptım."
Alp'in yüz ifadesindeki ciddiyet asla değişmezken "Teşekkür ederim, Ada Hanım," demekle yetindi sadece.
Sanki görebilecekmiş gibi gülümsedim. O yeniden sessizliğe bürünürken, poğaçaları masaya koydum ama hiçbirine dokunmadı.
"Evinizin bahçesi çok güzel." Sırf sohbet olsun diye konuşurken Alp Bey bir karşılık vermedi. Sessizce iç geçirdim. Onunla konuşmaya çalışmak kadar zor başka bir şey daha bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
عاطفيةGörme engelli bir iş adamı olan Alp Merih Demirhan, insanlardan uzakta izole bir yaşam sürmektedir. Kimseye açmadığı dünyasında tek başına ve yapayalnızdır. Ona rehberlik yapmak üzere evine yerleşen onun tam zıttı Ada Samyeli ile hayatı bütünüyle de...