Kendine güven ;)
Ece'den bölüm :)
İyi okumalar!
Buyurun bölüme ❤️
🎭
Nefes nefese kalmış hâlde sınıfın kapısına geldim. Sabah yengemle dayımın kavgalarından oyalandım. Bir ton laf yedikten sonra anca gelebildim okula. Konu, bendim. Yanlarında fazlalık yapmam. İmkanım olsa kendime ait evim olurdu ama maddi açıdan yetersizim. Reşit olmam bir şey değiştirmiyor.
Nefesimi düzene soktuktan sonra kapıyı tıklatıp içeriye geçtim. Ders, edebiyat. Gürkan hocanın dersiydi. Ders işleyecektik. Tiyatro provası yarın olacaktı.
"Hocam, geç kaldım-"
Ders anlattığı için eliyle geçmemi işaret etti. Başımı sallayıp sırama ilerledim. Cemre, çantasını sıramdan alıp not tutmaya devam etti. Yerime oturdum. Gözlerim tahtaya gittiğinde dil bilgisi anlatıyordu, Gürkan hoca. Bu konuyu dinlemem gerek. Çok ayrıntı var.
Defter ve kalemimi çıkartıp önüme döndüm. Gürkan hocayı dinlemeye koyuldum bile.
...
Zil sesiyle kalemi elimden bıraktım. Başım ağrımıştı. Neyseki notlar almış, anlamadığım yerleri sormuştum. Verimli bir ders geçirdim diyebilirim.
Normalde derslerime tam odaklanamam. Derslere ilgisiz olduğumdan değil ama aklım çok dağınık, sanırım bu sebeple böyleyim. Bir de saç diplerim baş ağrısı yapıyor. Sabah alarm kurmadığım için saçlarımdan tutularak uyandırıldım. Bir an önce onlardan kurtulmak istiyorum. Üniversite kazanmam gerek.
Herkes ailesinin yanında olmak ister bence. Ama benim ailem yok ki. Acaba annemle babam nasıllardı?
Bir keresinde dayım anneme benzediğimi söylemişti. Babam hakkında pek söz geçmiyor evde ama dayım sevmiyor. Belki de kazadan babamı suçluyordur. Yengem, annemi sevmiyor zaten. Sebebini bilmiyorum. Belki de anneme benzediğim için bana tiksinir gibi bakıyor.
Evlatlık olduğumu öğrendikten sonra o kadar çok düşündüm ki kendimce böyle sonuçlara vardım. Belki yanılıyorum ama pek önemi yok. Sonuç olarak istenmiyorum. Bu bir gerçek.
"Ece, sana bir şey diyeceğim."
Dalgınca yanıma döndüm. Cemre, beklentiyle bana bakıyordu.
"Dinliyorum."
Derin nefes alıp verdi. Bu kız benimle pek konuşmazdı ama. Kızın gündemi derslerdi.
"Ege buraya gelmesin. Beni rahatsız ediyorsunuz. Sizin konuşmalarınızı dinlemek zorunda değilim. Kazanmam gereken üniversite var ve ben sizin sevgili hâllerinizi görmek ve duymak zorunda bırakılıyorum. Konuşacaksınız sen Ege'nin yanına git. Anlamıyorum ki şu dönemde sevgili yapıp dersleriniz de çok iyiymiş gibi rahat davranıyorsunuz. Yazık annenle babana. Kim bilir seni ne diye gönderiyor, okula."
Dümdüz baktım yüzüne. Dik dik bana bakıyordu.
"Rahatsız olduysan söylerdin. Taşma noktasına geldiğine göre içinde biriktirmeyi seven kişilerdensin. Ben derslerden öncelikle çözüm odaklı olmayı öğrendim. Sorunu çözmek için sormayı. Söyleyebilirdin. Senin tercihin. Sevgili durumuna gelirsek, seni ilgilendirmez. Ailemi düşünecek yetkin de yok. Annemle babam benimle gurur duyuyor. Seni ilgilendiren bir durum görmüyorum. Ben ailen hakkında tek laf etmedim sana. Senin özeline karışma yetkim yok çünkü. Senin, benim özelime karışacak yetkin olmadığı gibi. Kısacası, karışamazsın. Karıştırmam. Ayağını denk al."
Eşyalarımı toplayıp sıradan kalktım. En arka sıra boştu. Cam tarafına oturdum. Geri zekalı.
Sırama bırakılan kitapla irkildim. Yanıma döndüğümde Ege, çatılmış kaşlarıyla bana bakıyordu. İlk defa onu böyle görüyordum. Kavga durumunda sinirlendiğine tanık olmuştum ama bu farklıydı.
"Neden buraya oturdun, Mrs Ertekin?"
Gözlerimi kıstım. Ciddiyetini bozmamıştı.
"İngilizce mi çalışıyorsun?"
Güldü. Gülümsüyorum.
"Evet, vakit buldukça çalışıyorum. İngilizce hazırlık okuyamam. Bir an önce iş sahibi olmam lazım."
"Ne güzel ya. Benim ingilizce öğrenme gibi bir düşüncem olmamıştı. Üniversite kazanabilir miyim, o bile belli değil. İstiyorum ama."
Test kitabını önüme kaydırdı. Onu izliyorum. İlk sayfasını açıp bana döndü.
"Çalışırsan olur, kraliçem. Sen kendinin farkında değilsin. Sen çok gayretlisin. Birinci dönemdeyiz daha."
"Sahiden mi? Ben kendime güvenemiyorum bu ders konusunda. Uğraşıyorum evet ama ilerisi yok işte."
Test kitabının kapağını kapatıp ters çevirdi.
"Kendimize güvenmemiz lazım o zaman ilk başta. Seni güvensizliğe iten şey ne?"
Durdum. Ne diyebilirim ki?
Dayım ve yengem mi diyeceğim?
"Dersler işte. Zor değil mi?" dedim umursamazca. Önüme döndüm. Şu an hiçbir şey konuşmak istemiyorum. Belki daha sonra söylerim. Hazır değilim.
"Ece, birlikte çalışırız olur mu? Hem anı biriktirmiş oluruz."
Yanıma döndüm. Gözlerine kadar gülümsüyordu. Kendimi kötü hissediyorum. Benim için çabalıyordu.
"Birlikte mi?"
"Evet, kraliçem. Doğru duydun. Düşünsene nasip olursa ilerde çocuklarımıza anlatacak anılarımız olacak." dedi heyecanla. Kendime engel olamayıp güldüm. Gülüşüme katılmıştı.
"Ege... Fark ettim de hep ileriye yönelik konuşuyorsun. Mesela evlilik, çocuk diyorsun. Bilmiyorum, çok gerçek."
"Evlendikten sonra da dünyadan sonraki yaşamımız için konuşurum." dedi gülerek. Şaşkınlıkla gözlerim aralanırken gülümsememe engel olamadım.
"Çok güzel."
Sesimde hayranlığımı belli ederken gözlerine kadar gülümsüyordu.
"Ece, tabii ki de ânı yaşamalıyız. Ben hayallerimi söylüyorum sana."
Başımı salladım.
"Anlıyorum seni."
"Anlamana sevindim, Mrs Ertekin."
Kıkırdadım.
"Ege, yanlış kullanıyorsun. Ben evli değilim daha ve kendi soyadını kullanıyorsun."
Güldü. Bilerek yapıyordu.
"Biliyorum kraliçem. Hoşuma gidiyor, böyle konuşmak. Ağzımı alıştırıyorum."
"Ama evleneceğimiz kesin değil, biliyorsun değil mi? Ne olacağı belli olmaz sonuçta."
Durgunlaştı.
"Haklısın, biliyorum. Dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden."
Gülümsedim. Gözlerine kadar gülümsüyordu.
"Ben de dua ederim. Senden başka kimsem yok zaten." dedim heyecanla. Gülümsemesi durgunlaştığında yutkundum.
"Miss Akgül derim o güne kadar o zaman. Sonra Mrs Ertekin'e geçeriz."
Gülümsüyordu. Başımı sallayıp gülümsedim.
🎭
Bölüm nasıldı?
Düşünceleriniz?
Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Leyla!
Espiritual"Seni seviyorum." "Bir daha söyle." "Ece, seni seviyorum lan!" "Elinin körü!" Bir hışım önüme dönüp ayağımı sertçe yere vurdum. "Kestik!" Gürkan hoca sahneye doğru yaklaştı. Bunalmış ve bizden bıkmıştı. Umrumda mıydı? Sanırım olmalıydı. "Gençler ne...