PROLOGUE

5.3K 193 102
                                    

20.07.2022

*derinnnn bir iç çekiş* bazı teknik problemler sayesinde (arkadaşımın başımın etini yemesi) bu kurguyu bir seferlik daha yayınlıyorum



€€€€



Siyah topuklu ayakkabımın ve sağ elimde tuttuğum küçük tekerlekli valizimin sesi, tüm havalimanını doldurduğundan beri bütün bakışların bende olduğunu gayet iyi biliyordum.

Kadından erkeğe, çalışanlardan oradaki yolculara kadar herkesin bakışlarının bende olduğunu ve hakkımda kendilerince dedikodumu yaptıklarını da biliyordum.

Ah, eminim ki ayakkabılarımı nereden aldığımı, eteğimin markasını, takılarımın kaç milyona geldiğini ya da saçlarımın güzel boyasını konuşuyor değillerdi.

Büyük ihtimalle ünlü Jeon ailesinin biricik kızlarının, iki yıldır Kore'ye ayak basmamasına rağmen nerden esti de şimdi burada olduğunu konuşuyorlardı. Kendi aralarında hakkımda çıkarımlar yapıyor, beni bir gram bile tanmadıklarından asla hak etmediğim lakapları takıyorlardı.

Ah, hem hakkımda konuşmalarına hem de bana beni asla tanımlamayan lakaplar takmalarına alışmıştım elbette. Sonuçta, gittiğim her yerde, ayak bastığım küçücük yerlerde bile izimin kalıcı olduğunu ve adımdan epey bahsettirdiğimi biliyordum. Bu, benim için klişe olmuştu artık.

İnsanlar, istedikleri kadar konuşabilirdi; bana asla yaklaşmayacaklarını, benimle asla muhattap bile olamayacaklarını çok iyi bildiklerinden bunu kendilerince hak görüyorlardı.

Benim hakkımda ne konuştukları gram umurumda değildi şahsen.

"Bakalım sevgili ağabeyim, hangi çalışanını göndermiş?" diye dışımdan sesli sesli konuşurken havalimanının çıkışına varmıştım. Uçakta zaman geçsin diye hayalini kurduğum hiçbir şeyi yaşayamamış olmam, suratımı astırıp huysuz moduma girmemi sağlamıştı. Hayalime göre ben, koşa koşa çıkışa yetişmeye çalışırken, bana çarpıp kahvemi dökmemi sağlayan aşırı yakışıklı ve sert olan şirket sahibi CEO'ya aşık olacaktım. Romantik bir K-drama'da olmadığımızın en büyük kanıtıydı bu işte. Ne ben kahve içiyordum -nefret ederdim!- ne de bana çarpıp aşık olduğum biri vardı.

Havalimanının tamamiyle çıkışına geldiğimden güneş, gözlerimi kısmama neden olmuş ve ben kafamın tepesine taktığım güneş gözlüğümü takmıştım. Bu gözlükleri de bizim şirket tasarlıyor olabilirdi.

"Jennie Hanım!"

Sağ tarafımdan gelen seslenmeyle kaşlarımı çatıp sesin kaynağına baktım. Lüks, üstü açık ve kırmızı spor arabamın kapısını açmış, full siyah takım elbiseli aşırı yakışıklı bir adam, bana sesleniyor, binmem için arabamın kapısını açıyordu.

Belki buna aşık olurdum?

Belki benim hayatımın kurgusu, bana çarpıp sert davranan şirket başkanına aşık olmam değil de, benim ya da ağabeyimin altında çalışan gururlu bir adama aşık olmamdır?

Şirince gülümseyip adımlarını o tarafa attım.

"Kore'ye hoşgeldiniz Jennie Hanım," dedi adam gülümseyerek. "Buyurun aracınız hazır..."

feel meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin