23 - final episode

1.1K 94 113
                                    


25.10.2023




*Ara ara yetişkin içerik barındırabilir*





Jeon Jennie,

''Ya biz neden sabahın köründe daha kargalar bokunu yemeden yola çıkıyoruz? Hatta bir dakika bu cümlede olan bozuklukları düzeltmek istiyorum: Ya biz neden gecenin köründe daha değil kargalar bokunu yemeden, kargalar DAHA UYANMADAN yola çıkıyoruz ya? Peşimizden mi kovalıyorlar, birilerine borcumuz mu var? Yani, tamam benim borcum var da o büyütülecek bir şey değil, halledebilirdik...''

''Ya Sehun'cuğum sabah sabah ne bu çene senin ya? Sussana az!''

''Sabah mı, SABAH MI? Gecenin körü be! Gökyüzünde hala yıldızlar var, YILDIZLAR var!''

''Lan Sehun, gece gece ağzına mı sıçtılar senin, sussana iki dakika! Kapatamadın şu çeneni uyandığından beri -ki bu da iki dakikaya tekabül ediyor- Sus biraz!''

Yani zaten bu dörtlünün, evinden sessiz sedasız çıkabileceğine inanan varsa, kendilerine şöyle satabileceğim büyüğününden bir Han Nehri var.

Elbette bağıra çağıra hır gür içinde çıkacaktık bu evden.

Bunun pekala bilincinde olduğum için ellerimi göğsümde birleştirmiş, başımı kapının pervazına yaslamış ve gözlerimi kapatarak ayakta uyuklamaya devam etmiştim. Hayır yani, cidden Sehun'a katılacaktım ve o olacaktı. Gerek var mıydı şafak operasyonuna çıkar gibi yola çıkmaya? Bence hiç gerek yoktu.

Ayrıca bu kadar sese de gerek yoktu bence.

''Şu hale bak!'' diye söylenip kendi odasına gitti Sehun. ''İn yok, cin yok yola çıkıyoruz. Bari kahvaltı yapsaydık ya! Gerek var mıydı çok pahalı bir şeyin indirimini kovalayan insanlar gibi erkenden yola çıkmaya?''

Cidden, Sehun'un ne çok sesi çıkıyordu ya sabah sabah? Hayır, madem uykun vardı, nasıl bu kadar geveze olup, uzun uzun cümleler kuruyordu?

''Yıldım, yemin ediyorum yıldım senden!'' dedi Yuta ve giydiği siyah sweatshirt'ün yakalarını çekiştirdi. ''Sen Kore - Fransa arası kaç saat biliyor musun? Elbette bilmiyorsun, bakmadın bile. On üç yol gideceğiz, on üç! Erken kalkan Fransa'ya yol alır, sus şimdi!''

Yuta'nın kurduğu uzun cümlelere, gözlerim kapalı olup ayakta uyuklasam bile güldüm. Sehun ve o, birbirleriyle bolca atışa atışa bavulları odalardan kapının girişine getirmeye devam ettiler. Hoş, ellerinden çok çeneleri çalıştığından yarım saattir iki bavulu getirememişlerdi.

Uyuklamamın en güzel kısımlarından birini yaşıyordum ki, o temiz kokusunu her daim alabildiğim Joohyun, usul usul yanıma yaklaştı. Ben, Joohyun'un bana yaslanıp onun da uyuklayacağını düşünüyordum ki, kızın, bana sarılmasıyla anında gözlerimi açtım ve belime sıkı sıkı sarılan Joohyun'a baktım.

''Aaaa bayram değil seyran değil bu Joohyun bana neden sarıldı?'' deyip gülsem de, ben de Joohyun'a sarıldım ve saçlarını okşadım. ''Hayırdır güzelim, nereden çıktı bu sarılma?''

''Hiç,'' deyip kafasını göğsüme yasladı Joohyun. ''Öyle birden sarılmak istedim, kötü mü ettim?''

''Yok, yok etmedin de...'' deyip saçlarının ucuyla oynadım Joohyun'un. ''Sadece bir garip geldi. Sen- sen iyi misin acaba?''

feel meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin