16

1.1K 117 148
                                    




30.11.2022


^^^^


Jeon Jennie,

Güneşin neredeyse ilk ışıkları, gözüme gözüme vururken; uyanmak istemediğimden olsa gerek, kapalı gözlerimi daha sıkılaştırdım ve pencereye bakan yüzümü yana çevirdim. Yüzümü yana çevirmemle koltukla karşılaşacağımı düşünmüştüm ki, hissettiğim soğukluk ile kaşlarımı kaldırdım.

Bir dakika... ben salonda, o bej rengi koltuklarda uyuyakalmamış mıydım acaba?

Gözlerimi açmadan yastığın altına koymadığım elimle şöyle bir arka tarafımı yokladım. Yumuşacık tüyle temas etmemle sesli bir havlama duymam bir olurken; anında gözlerimi açtım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

Tanrı kahretsin cidden.

Şu an kelimenin tam anlamıyla Taehyung'un odasında, onun yumuşacık çift kişilik yatağında ve onun resmen kuş tüyünden olma yastığında yatıyordum!

''Yok artık!'' diye mırıldandım kendi kendime ve yattığım yerden doğrulup, önce sırtımı yatağın başlığa verdim, üzerime örtülen beyaz pikeyi düzenledim ve yanımda yatan Kartopuna baktım. ''Cidden... onun yatağında uyudum...''

Gözlerimi sonuna kadar açıp birkaç saniye yerde açık kalan parkede kitlendim.

''Biraz dün geceyi düşünmem lazım,'' dedim kendi kendime. ''Önce Taehyung bana mükemmel bir akşam yemeği hazırladı, yemek yerken konuşup durduk, sonra dudaklarımız-'' biraz durdum. ''Sonra dudaklarımız temas edecek kadar yakınlaştık ve sanki romantik bir dizinin başrolündeymişiz gibi tam öpüşecekken kapı çaldı...'' diye devam edip bana sokulan Kartopu'nun karnını sevmeye başladım. ''Gelen kişi, yine acaba bir kurguda mıyız? dedirtecek biri Roseanne olurken, Taehyung, kızı kibarca kovdu ve kapıyı kitledi. Sonra biz-''

Kendi kendime anlatırken yüzüm asık bir şekilde kestim sözlerimi.

Roseanne'yi kibarca kovduktan sonra öyle Taehyung'un dediğini gibi kaldığımız yerden devam filan etmemiştik biz. Çünkü o mevzu bahis bej rengi koltuklara geçtiğimiz an, sırasıyla önce Jungkook, sonra babam en sonunda da yine Jungkook'un aramasıyla; gecemiz resmen ziyan olumştu. Hayır, iki saatliğine Taehyung'a ulaşamadıysanız şirketiniz batacak değildi, değil mi?

Yüzüm gittikçe iyiden iyiye asılırken, kollarımı göğsümde birleştirip ters ters kapıya baktım.

Kapının bu olayla uzaktan uzağa hiçbir bağlantısı yoktu ama benim sinirimi birinden çıkarmam gerekiyordu. Eh, ev sahibi Taehyung'dan ve burada olmayan Sehun'dan çıkartamayacağıma göre bu sinirimi, el mahkum cansız diğer varlıklardan çıkartacaktım işte.

Keşke Yuta'nın, senelerdir yanından ayırmadığı siyah kum torbası burada olsaydı.

''İşte, Jeon erkeklerinden nefret etmem için bir neden daha, tabii Yeonjun hariç,'' dedim ve biraz sakinleşmek amaçlı Kartopu'nun karnını yeniden sevmeye başladım. ''Hayır, hissettiler mi iyi vakit geçirdiğimi de, böyle peş peşe arama isteği duydular birdenbire?''

Bakın, eğer biz cidden romantik bir kurgunun içinde olsaydık, Taehyung'u arayan babam ve Jungkook'u, Roseanne'nin ayarladığını düşünürdüm. Tabii ne biz romantik bir kurgudaydık -gerçi bu hayatımdaki olaylar ve karakterlerle anca bayağı sağlam bir korku kurgusunda başrol olurdum da ben, neyse- ne de Roseanne, böyle düşünebilecek kadar 'şeytan' birisiydi.

feel meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin