-XVI-

820 76 53
                                    

⚜️
Listeler
⚜️

Göz kapaklarımı yavaşça aralamaya çalıştığımda, uyku sersemliğinin ilk belirtisiyle yabancı mobilyaların birinde misafir bıraktım bakışlarımı. Zihnim de uyanmaya başladığında, tüm yaşanılanlar eksiksiz şekilde gerçekliğe giriş yapınca, dudak kıvırıp anlamsızca göz devirdim.

Güzel bir geceydi.

Gerçekten güzeldi.

Ama sadece bununla ibaretti.

Yüzümü yataktan çektiğimde sırt üstü dönmeye çalışırken belimde hissettiğim ağrıyla yüzümü buruşturdum. Dün geceki o sertlikten sonra ağrı olmaması fantastik kaçardı zaten. Levi hâlâ daha yanımda uyuyor olsaydı romantik saçma bir filme kaçacağı gibi.

Ama yoktu. Olmaması da işime geliyordu. Ondan tabii ki kaçıp aptalca, "Bir hataydı, ben öyle kızlardan değilim," klişesini yapmazdım. Yapmam da. Sadece sabah ilk uyanan olmak istemezdim, hepsi bu.

Bir sorgu masası kurulacaksa o kurmalıydı.

Odadan çıktıktan sonra banyoya geçtim hemen. Hızlı bir duşun ardından kimin olduğunu umursamadan elime geçen havluyu bedenime sarıp, evde yankılanan sesi takip etmeye koyuldum. Kulağım ve adımlarım beni mutfağa kadar taşıdığında rahat kıyafetleri içerisinde nemli saçlarıyla duran Levi, elindeki fincanla birlikte bana döndü.

"Kıyafet lazım."

"Giyin o zaman."

Kaşlarımı kaldırıp, alaycı bir şekilde güldükten sonra omzumu duvara yaslayıp, kollarımı önümde bağladım. "Bu benim aklıma neden gelmedi acaba?" Davranışım karşısında sadece önüne dönüp bir yudum daha aldı fincanından.

"Merdivenin yanında Mikasa'nın kıyafetlerinin dolabı bulunduğu bir oda var. İstediğini al, giy."

Cevabından hemen sonra şaşırmadan edemedim. Tam ona, evde yalnız kalıp kalmadığını soracaktım ki, bunu yaparsam yattığı adamın hayatını kurcalayan kıskanç bir tip imajına kaçacağımı anlayarak sustum. Bahsettiği odayı bulup, dolaptan kıyafetlere bakındığımda henüz etiketi üzerinde olanları farkedince işim çok daha hızlı bitti. Ama rahat olamadığım tek nokta ise iç çamaşırı ve sütyen giymeyişimdi.

Ellerimi göğsümün üzerine hafifçe tutup yürüdüğümde çok göze batıp batmadıklarını test ettim kendi kendime.

Öyle ya da böyle, bir şekilde buradaki zamanı doldurmaktan başka çarem de yoktu gerçi. Kısa zaman sonra asıl planların başlangıcını yapacaktık ne de olsa. Ve elimden geldiğince hızlı sonuç alabilmek için uğraşacaktım.

Odadan çıkıp yeniden mutfağa ilerlediğimde, bu kez bir kitap okuduğunu farkettim. Fincanından tüten duman, çayın hâlâ daha sıcak olduğunu söylüyordu. Bu güzel bir haberdi benim için.

Çayı seviyordum. Beni rahatlatıyordu.

"Hiç çekinme," diye sesi duyuldu aniden. Tezgahın üzerindeki işimi durdurduğumda, "Kendi evinmiş gibi davran," şeklinde eklediği sözlerine inat daha sesli bir şekilde devam ettim bu kez. Bilerek öyle söylediğini biliyordum.

"Öyle yapıyorum."

"Havlu nerede?"

"Odada."

MY DEAR ENEMY | Levi Ackerman +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin