-7-

2.4K 97 17
                                    

"réveille toi princesse!"

Burnuma gelen güzel kokularla uyandım. Işık, gözlerimi açar açmaz kamaştırdı. Kısık kısık bakışlarımla başımda duran kişiyi tanımaya çalıştım.

"Demir?"

"Alev?"

Elinde büyük bir tepsi ve sırıtan suratıyla uyanmamı bekliyordu.

"tam dört dilde seslendim uyanman için. Fransızca işe yaradı."

"dört dil mi biliyorsun?"

"daha çok biliyorum ama sen dördüncüde uyandın."

Kurt gibi açtım. Kaç saattir uyuyordum bilmiyorum ama gün ağardığına göre uyuyalı epey olmuş olmalı.
Tepsidekiler çok iştah açıcı gözüküyordu ama utandığım için hemen atlayamadım.

"belki bizimle kahvaltı etmek istemezsin diye odana getirmek istedim."

Uyandırırken takındığı neşeli surat yerini üzüntüye bıraktı.
Demiri üzmek istemiyordum.

"gelebilirim kahvaltıya sorun yok."

"eğer istemezsen zorlama gerçekten."

"yok, sorun değil dediğim gibi."

"o zaman ben aşağıya ineyim, sen de elini yüzünü yıka. Mutfaktaki ablalardan birine seslen sana yolu gösterir zaten."

Kafamı sallayıp odanın içindeki banyoya doğru yol aldım. Oda gerçekten ferahtı.
Aynaya baktım, göz torbalarım şişmiş ve gözlerim biraz kanlanmıştı. Yüzümü yıkamaktansa duş almak istedim. On dakika içinde banyodaki işim bitti.

Giysi dolabı ben gelmeden zaten doldurulmuştu. Çoğu etiketli yepyeni kıyafetlerdi. Ama bazılarında herhangi bir etiket ya da marka yoktu. Bunlar Yiğit'in bahsettiği elbiseler olmalıydı.

Burukça gülümsedim. Saten, kadife ve bir sürü başka kumaş. Renk renk cici elbiseler.
Yine de elimi eşofmanlara uzattım. Bir askılı ve gri eşofman iş görürdü.
Kendi Kıyafetlerimi istemeyi de unutmamalıydım.

Aşağıya doğru indim. Mutfak merdivenlerin bittiği yerde solda kalıyordu. Yaşı kırıkların sonunda olan, mutfakta iş yapan birini gördüm.

"şey, merhaba"

"merhaba kızım."

Beni görür görmez gülümsemiş ve elindeki işi bırakmıştı.

"kahvaltı neredeydi acaba?"

"hemen arka bahçeye kurduk sofrayı, gel yolu göstereyim."

O giderken ben de peşinden yürüdüm. Cam bir kapıdan büyük arka bahçeye geçtik.

"gel bakalım küçük hanım"

Omzuma elini koyup ileriye doğru ittirdi beni.
Şimdi masadakilerin dikkati benim üzerimdeydi.

Müstakbel anne ve babam masanın iki ucunda karşı karşıyaydılar. Ali beyin bir yanında Bora diğer yanında Demir oturuyordu bana kalan tek boş yer Bora ve yiğitin arasıydı.

Usulca sandalyemi çekip oturdum. Ben gelmeden zaten başlamışlardı kahvaltıya. Devam ettiler.

"Alev okulun buraya biraz uzak mesafede. Değiştirmek ister misin?"

Ali beyin bu sorusuna verecek herhangi bir cevap bulamadım. Daha yeni başlamıştım okula çok da fark etmezdi benim için.

"eğer arkadaşlarına falan çok alıştıysan tabi kal o okulda servisle gidersin."

ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin