-4-

3.1K 124 3
                                    

Saatlerdir yatağımda sağa sola dönüyordum.
Telefonumu elime aldım.
Saat 4.47..
Demir ve selim evden gideli saatler oldu, Aklım biraz karışık. Avucuma tutuşturulan kağıt, komodin çekmecesinde duruyordu. Demir'den gelen 'saat tam 2de sokağın sonunda bekliyorum' notu . Teklif geçerliliğini yitireli tam 2 saat 47 dakika oldu. Kesinlikle normal değildi daha bir gündür tanıdığım bir insanın gizlice bir not vermesi ve gece gece buluşmak istemesi. Abicilik de bir yere kadardı. Aileme anlatmadım çünkü tepkilerini kestiremedim. Fakat içime düşen merak yiyip bitiriyordu beni.

Şimdiye çoktan gitmiş olmalıydı. Ya gerçekten kötü bir niyeti yoksa diyordum sonra madem öyle neden gizlice çağırdı diye başka bir soru daha çıkıyordu ortaya. Yatağa yattığımda beri kafamda canlanan bu sorulara cevap bulamamak hem beynimi hem de uykusuz kalan zayıf bedenimi yoruyordu.

On dakika kadar daha geçtikten sonra yağmur yağmaya başladı. Eylül ayı buralarda pek de soğuk geçmez, ister gece olsun ister gündüz. Yağan yağmur ılık ve samimidir. Kendinizi sonbaharın yalnızlığında değil sonu belirsiz aşk filmlerinde zannedersiniz.

Yatağımdan kalktım, dolabımdan ne ince ne kalın olan bir ceket çıkarıp giydim. Tam kapıdan çıkarken aklıma şemsiye almak geldi. Yağmurlu havaları severdim. Şemsiye kullandığım günler nadirdir. Ama belki de ihtiyacı olacak kişi ben değilimdir dedim. Siyah düz şemsiyeyi elime alıp yavaşça odamdan çıktım.

Ne olur ne olmaz diye yine de çantamı kontrol ettim biber gazı yerli yerindeydi.
Eğer dış kapıyı yeterince yavaş kapatabilirsem hiçbir sorun olmayacaktı. Babamın uykusu ağırdır, annem tam tersi. Bu yüzden yatmadan kulak tıkacını takar. Abim bu saatlerde çoktan rüyalara dalıp gitmiştir.
Aklıma gelir gelmez durdum. Her şeyimi paylaşırdım savaşla, ondan bir şey saklamamdan hiç hoşlanmazdı. Ama galiba herkesin herkesten sakladığı bir sırrı vardır.

Şimdi elim kapıdaydı. Yavaşca açtım, ılık rüzgar yüzüme çarptı. Yavaşça çıktım evden. Yağmur camdan baktığım andan daha yavaş yağıyordu şimdi. Evimiz sokağın sonuna uzak değildi. O yüzden fazla hızlı hareket etme gereği duymadım. Fazla tedirgin değildim. Bu semtte geceleri de olsa pek bir olay gerçekleşmezdi. Rahatsız olabileceğiniz şeyler ancak yan komşunuzun operayı fazla sesli dinlemesi gibi şeylerdir.

Birkaç dakika yürüdükten sonra kaldırımda birini gördüm. Sokak lambasının aydınlatamadığı kısımda oturmuş, kafası öne eğik bir şekilde sabit duruyordu.
Saatime baktım saat 5.36 Demir şimdiye gitmiş olmalıydı çoktan.
Yine de silüete doğru yaklaştım. Aramızda birkaç metre mesafe kala kafasını olduğum yere çevirdi. Demir.

Ne yapmalıydım bilmiyorum, kaçmalı mıyım? Biber gazını çantamdan çıkarıp yüzüne mi sıkmalıyım?
Bunların hiçbirini yapamadım hayır.
Dudaklarımdan espriymiş gibi bir soru çıktı.

"çok beklettim mi Demir abi?"

Kaşlarını çatıp ne diyor bu zır deli demeliydi. Fakat başlattığım şeyi devam ettirdi.

"yeni gelmiştim ben de zaten fıstığım."

Giydiği tişört ıpıslaktı. Muhtemelen saat ikiden beri burda beni bekliyordu. Nedenini birazdan öğrenecektim. Ama önce elimdeki şemsiyeyi uzattım.

"sen kendine tut, ben yağmuru severim."

"dursun o zaman kenarda, ben de severim çünkü. Hem ceketim de var."

Şemsiyeyi çantama koyuyordum ki elini uzattı.
Islak kedi yavrusu gibi karşımda dururken şemsiyeyi istemiyormuş gibi yapması komiğime gitmişti yine de uzattığı eline verdim.

"neden çağırdın beni buraya?"

Yüzüme baktı sadece

"söyle hadi zaten psikopat da bir tipin var korkutuyosun beni."

"nasıl anlatacağımı düşünüyorum"

Gittikçe meraklanmaya başlıyordum. Merak bir yana çabucak eve dönmeliydim. Bu saatte dışarıda olmamın hiçbir açıklamasını yapamazdım.

"düşünme hadi anlat ne anlatacaksan."

Yüzünden kıvrandığı belliydi. Konu neydi bilmiyordum ama söylemekte bu kadar zorlandığına bakılırsa önemli bir şey olmalıydı.
Hastanede 6 ay ömrümün kaldığını mı öğrenmişti? Ya da kanser miydim?
Aklımda dolaşan ihtimaller sadece bunun gibi şeylerdi.

Bir ömür gibi geçen bir sürenin ardından konuştu.

"bana saç telini falan vermen lazım. Fark ettirmeden de alabilirdim belki ama gizli saklı bir şeyler yapmak istemedim."

Kafam karışmıştı. Bu manyak neden benim saç telimi istiyordu? Birkaç adım geri gittim.

"ne diyosun be, manyak mıdır nedir. Sana da abi dedik bokunu çıkarttın."

Sözlerim ve kızgınlığım karşısında afallamış gözüküyordu.

"kız asıl sen ne diyorsun, saç teli ne için alınır?"

"ne için alınır?"

"dna testi için"

"evet dna testi için"

"yani?"

"yani bana dna testi yapacakmışsın"

"aferim"

"bir dakika, bana dna testi mi yapacaksın?"

"evet."

Kalbim hızlanmaya başlamıştı. Tüm bunlar ne anlama geliyordu bilmiyordum. Beynim anlamsız düşünceleri birleştirmeye çalışıyor, Dilimse ona yetişemeyip garip laflar ediyordu.

"neden? Hiçbir şey anlamıyorum ben"

"abicim demiştim ya hani benim iki kız kardeşim var diye."

"evet, uzak bi adada yaşıyorlardı."

"yaşamıyorlar uzak bir adada. Biri öykü 6, sene önce vefat etti."

Söylediği her kelimede hayatım kökünden sarsılıyordu. Soğuktan olmasa da üstümdeki garip histen dolayı üşümeye başlıyordum.

"peki ya diğeri?"

"diğeri, sensin."

****

ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin