Bu bölüm birden fazla parçadan oluşacak. Umarım beğenirsiniz
Oy verip yorum yapmayı unutmayınnnnn❤️❤️
~~~~
kafamın içinde bin kişi aynı anda konuşuyormuş gibi gelen o uğultu hala zihnimi terk etmemişti. gözlerimi yeni yeni açıyordum fakat şimdiden pişman olmuştum. başım çatlıyordu, ışık gözlerimin acımasına sebep oluyordu.
"ışıkları kapatmamı ister misin?"
selimin çatallaşmış sesini duydum. gözlerimi ona çevirdim üzgün gözüküyordu. sabah yaşanan tatsızlık onu da etkilemişti doğal olarak.
"olur"
ışıkları kapattı. böyle de çok karanlık olunca tuvaletin ışığını açıp kapıyı araladı.
"selim"
"söyle fıstık"
"başım çok ağrıyor."
yanıma geldi. yatağın ucuna doğru yanaştı.
"normal. Ağrı kesici ister misin?"
"olur teşekkür ederim."
Yanındaki Pet şişeyi ve ilacı bana uzattı, alıp içtim.
"hepsi çok ağır geldi herhalde bir anda. Kaldıramadım."
Yüzüne acılı bir ifade yerleşti.
"öyle oldu sanırım."
Bir süre sessizce oturduk. O konuşmayınca ben söze girdim.
"selim, benim yüzümden mi öldü bora'nın kızı?"
acı acı baktı gözlerime.
"olur mu öyle şey alev? senin ne gibi bir suçun olabilir?"
kendimi tutamadım hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"ağlama tamam, geçecek hepsi"
"benim yüzümden bir bebek mi öldü selim? ben nasıl yaşayacağım bununla"
omuzları gittikçe çöküyor, koskoca herif acım karşısında küçülüyordu.
"sen de bebeksin alev, asiye ne kadar masumduysa o kadar masumsun sen de"
iç çekişlerim odada yankılanan tek sesti.
"demir de böyle olsun istemezdi alev. eğer onu suçluyorsan-"
yaşadığım onca şeyden sonra bir de bu savunma beni çileden çıkarmaya yeter de artardı bile.
"ya sen ne diyorsun selim. boranın kızı ölmüş diyorum sana! ölmüş ya ölmüş!"
"alev biliyorum çok korkunç bir şey bu-"
"hala ne diyorsun ya of!"
hıçkıra hıçkıra , salya sümük ağlıyordum ve belki de tüm sinirimi selimden çıkarıyordum.
" kalkmış yok çok korkunç, yok demirin suçu yok , yok senin suçun yok diye zırvalıyorsun karşımda!"
şimdi söyleyecek bir sözü yoktu, burnunun kıyısından aşağıya doğru süzülen minik damlaları görebiliyordum.
sarılmak için bir hamle yaptı fakat sinirle iteledim kollarını.
"yıllar sonra hayatıma girip mahvettiniz her şeyi! keşke hiç-"
"alev sus söyleme öyle"
içimdeki öfkeye hakim olamıyordum ve bir yandan hıçkırıp bir yandan zehir saçıyordum.
"ya kesme sözümü! karşımda çocuk gibi zırlıyorsun."
"sen de zırlıyorsun"
kısılmış sesi, dopdolu gözleri ve çökmüş omuzlarıyla iç çeke çeke duruyordu ötemde.
"ama ben çocuğum zaten aptal!"
uzun bir süre kendi başımıza ağlayıp birbirimize göz ucuyla bile bakmadık.
aradan geçen dakikalar sonrasında kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım.
şimdi ufaktan ufaktan selimi kesiyor yüzüne bakıyordum. iyi ki kesmiş sözümü diye düşünmeden edemedim.
"eve götürür müsün artık beni lütfen?"
Ses çıkarmadan kafasını salladı ve ayağa kalktı.
"benim taburcu işlemlerini halletmem gerekiyor. Test sonucun daha çıkmadı ama sorun değil sonra alırız"
"tamam."
*****
"iyi olduğuna emin misin kızım?"
"iyiyim derya hanım sorun yok gerçekten."
İçimden artık yalnız kalmak için dua ediyordum. Yiğit, derya hanım, ali bey derken içim bunalmıştı.
"ne dedi doktor? Bi sıkıntı var mıymış?"
Sohbet etmek için cevabını bildiği sorular soruyordu deminden beri. Kırmak istemiyordum ama ne halde olduğumu görmüyor muydu?
"daha önce 5 kez dediğim gibi derya hanım, genel olarak bir şey yokmuş stres vesaireden olabilirmiş. Kan tahlilim de çıkınca selim haber verecekmiş bize."
Suratı asıldı ve ufaktan hareketlendi.
"anladım. Ben gideyim o zaman artık sen de dinlen."
İçimde bir şeyler sızladı. Bugün insanları kırmakta üstüme yoktu sanırım.
"teşekkür ederim."
Yatağıma iyice yayıldım. Saat kaçtı bilmiyorum ama hava kararmıştı.
Yorgundum.Demir ve Bora ortalıkta yoktu. Selim beni bırakmış, sonra da ortadan kaybolmuştu.
Başka bir evrende hepimizin mutlu olduğu bir senaryo kurdum kafamda.
O kadar uzak ki gözümün önüne getiremiyorum o sahneyi.Asiye nasıldır? Annesi nasıldır? Gözleri mavi midir yoksa kahverengi mi?
Asiye uslu mudur yaramaz mı?Bora'nın Demir'e sarıldığını hayal ettim ve kardeşim deyişini.
Bora nasıl gülümser? Bilmiyorum hiç. Asla da öğrenemeyeceğim belki de.
Benden önce mutlu oldukları zamanı düşündüm. Demir beni bulmak için bu kadar zorlamamış kaderin sınırlarını, Asiye capcanlı evde koşuyor. Odaya girip resim asıyorlar babasıyla.
Derya hanımın hep istediği kız çocuğu Asiye oluyor. Ve de gelini.
Eksiklikler tamamlanmış, herkes mutlu.Ben evde bir şeyler çalıyorum. Annem ile babam yine bir seyahat planlıyor. Annem bana dönüyor ve her zamanki şeyi söylüyor
"Alev, çizelgeni aksatma lütfen"
Kafamı sallıyor ve piyanonun başından kalkıyorum. Savaşın yanına gidiyorum.
Savaş. Doğru ya savaş, benim abim savaş.
Şimdi o kadar uzakta duruyor ki savaşın sesi, gülüşü.
Özlemişim. Gri hayatımın içindeki tek renkmiş meğer.Gözlerim dalıyor, uykuyla gelen gevşekliğin aksine vücudum kasılı, huzursuzum biraz.
Yine de karanlıkların içine doğru gömüldü zihnim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV
Teen Fiction17 yıl önce başlayan hisse davası küçük bir kızın kaçırılması ve hayatının tamamen değişmesiyle sonuçlandı. Şimdi ise kader bu küçük kızı ailesiyle buluşturmak için ağlarını ördü.. Peki Alev, Savaş'ın biricik kız kardeşi olarak sürdürdüğü yaşamından...