BÖLÜM-14 TALİM BAŞLIYOR

68 12 3
                                    



  Güneş doğudan yeni yükselmeye başlamış ve sıcacık oklarını pencereden gönderip Sema'nın keyifli rüyasını bölmüştü. Tam da Tesaru'yu yenmek üzereydi başladıkları müsabakada. Gözünü açıp etrafı kolaçan etti yerinden kıpırdamadan, hiç hareket yoktu derken üzerindeki yorgan çekildi ve odada dolaşan esinti onu ürpertti. 

   "Of! Debur..." Diye söylenirken Debur kıkırdadı.

  "Çok uykucusunuz siz. Hadi kalk bakalım sultanımızı bekletmek bize yakışmaz."

  Hemen fırladı Sema, Adil'den geçen utanma onu da sardı. "Tabi ya! Bekletilmez."

  Sabb-Unn'da çoktan uyanmıştı. İçeriye düşen güneş ışıklarına dönmüş, kollarını yanlarına açıp parmak uçlarından çıkan taze dalları yeni doğan güne teslim ediyordu.

   "Fotosentez yapıyor zaar." Dedi Sema kendi kendine. "Aç ayı oynamaz" atasözü tam da o sırada geldi aklına. Ayaklarını sürüyerek koridora çıktı, gözleri hala yarı kapalı olduğundan 'güm' diye yere düştü, çarptığı sert kütlenin etkisi ile. "Allahtan gaga, pençe falan çıkarmıyorsun. Yoksa beynimi delmiştin." Dedi elini uzatan kartala. "Kusura bakma başka bir evde uyanınca kendime gelemedim, yerimi yadırgarım da." Diye ekleyerek savunmaya geçti.

   "Özür dilerim, bende uzun zaman sonra başka bir diyarda uyandım." O da sersem gibiydi. Sema'yı yerden kaldırdıktan sonra koridorda ilerlerken açık unuttuğu kanatlarını duvarlara çarpıyordu. Vah, vah! 

  "Ayol kapat kanatlarını kırılacak vallahi!" Neyse ki hemen kapattı da Akdeniz'e de çarpmadı. 

  "Günaydın herkese..." Dedi Akdeniz kimi gördüyse.

  Adil çoktan uyanmıştı ve misafirlerine kahvaltı hazırlamakla meşguldü. "Omlet severler herhalde; peynir, zeytin, domates? Canım ne bileyim ben. Ne bulurlarsa onu artık."

  Sema kapıda dikiliyordu "Kalktı mı herkes?" Sorusunun içinde elbette Sabb-Unn vardı. Çünkü bir tek onun sesi gelmiyordu, gözleri ile sordu Sema'ya tekrar.

   "Fotosentez falan galiba Adil ağabey."

  "Fotosentez? Sema manyak mısın ne diyorsun?"

  "Git kendin gör valla. Birisi sabaha kadar odayı serinletti, öteki karbondioksit saldı. Sersem gibiyim."

  Hak verdi Adil çünkü Akdeniz'in horultusu, Tesaru'nun uykuda kendi kendine açılan kanatlarının hışırtısı derken o da iyi uyuyamamıştı. Ocakta kaynayan çayı işaret edip az sonra çayın vereceği o sıcacık hazzı anlatmaya çalıştı. Omlet de mis gibi kokuyordu.

   Hep birlikte kahvaltı masasına geçtiler. Veliahtlar hazırlanan sofradan son derece memnun, insanlar da birlikte olmanın mutluluğu ile kuşatılmıştı. Yarım saat bile sürmemişti kahvaltı ve etrafı toparlamak. Eğitime başlayacakları için rahat giyinmeleri gerektiğini söylemişti sultan. "İyi ki Rüya gitmeden önce evden giyecek bir şeyler almayı akıl etmişiz." Kendisiyle gurur duydu Sema.

   Tesaru ve Sabb-Unn ise söylediği başka bir şeyi düşünüyorlardı sultanın. "Debur, sen herkesi kayalığa getirirsin sabah." 

  Nasıl oluyordu da Debur bu diyarda gücünü koruyabiliyordu? Uyum efsununu vermiş miydi yoksa sultan ona? "Neyse" Dedi Tesaru "İçimizden biri güçlü olsun bari." Kurduğu cümleler yavaş yavaş Ademoğlu diyarı vezirininkine mi benziyordu? "Yok canım" Dediğinde bile benzemişti. 

   Debur salonun ortasına geçip gözlerini yumdu, saçları bulut bulut oldu ve fırtınaya dönüştü dalgalanarak. Dalgalar hızlandı ve hortuma evrildi tam o an da yuvarlak iki ametist parladı. Sabb-Unn Adil'i çekti hortumun içine, Tesaru da Sema ile Akdeniz'i. Göz açıp kapayıncaya kadar kayalığın önüne gelmişlerdi.

ŞAHMARAN'IN SIRRI-KAYIP DİYARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin