BÖLÜM-7 NE MÜNASEBET!

70 12 0
                                    



"Rüya... Seninle çok acil konuşmamız gerekiyor." 

Rüya şaşkınlığını gizleyemedi "Anneciğim hasta mısın yoksa? Kötü bir şey mi oldu?"

Kadıncağız o dakikada ağlamaya başladı, öyle böyle değil hüngür hüngür ağladı.

 Annesi ağlayınca Rüya da kötü oldu, merak ve endişe sardı her yanını. Kim neden ve nasıl ağlatmıştı annesini? Hasta olmasın diye dua ediyordu içinden. Elinden tutup oturttu hemen bir yere, mutfağa koşup bir bardak su getirdi, yudum yudum içirdi hıçkıran kadına. Kıpkırmızı gözlerini ovuşturup derin nefes çekince biraz kendine geldi annesi.

  "Anneciğim çok korkutuyorsun beni! Ne oldu canım sana?"

 Bir yudum daha su içerken dik dik Rüyaya baktı kadın, az sonra kıyameti koparacak gibiydi o bakışlar. Oturduğu yerden kalktı ve dengede durmaya çalışarak koridorun sonunu gösterdi

  "Gel." Diyebildi sadece. Birlikte ağır adımlarla Rüya'nın odasına doğru yürüdüler. Rüya bir an olsun elini bırakmadı annesinin. İçeri girince "Otur" Diye emretti kadın. Kendisi çalışma masasının önündeki koltuğa Rüya da yatağına oturdu. Ölüyordu meraktan.

  "Daha iyi misin anne?" 

 Ters bakışları ile çalışma masasının üstünü işaret etti kadın. 

 Devasa yılan pulu, açık ve içinde bir kaç cümle yazılı bir kağıt, telefon... Bu üçleme ile şiddetli bir şok yaşadı Rüya. Kireç gibi soldu yüzü korkudan, dili tutuldu sanki o an. "Eyvah ki ne eyvah!"

  Bir, iki, üç, derin nefes, dört, beş, altı, yavaşça ver. İç geçirip düşündü şöyle akla mantığa uyacak şekilde. Ölçtü biçti kafasında. Sonra annesinin ne anladığına yordu kafayı. O yazılar... "Eyvah" telefonunu unutmuş olması ve birilerinin ki o birilerinin kim olduğunu düşünmeye bile gerek yoktu. Annesi olayı çözmüş müydü yoksa? "Hayır mümkün değil, kesin yanlış anlaşılmalar var. Yoksa da yanlış anlaşıldığına inandırılacak annesi var. Of! Bu durum beni daha çok yoracak!"

   Kadın tekrar ağlamaya başladı. 

  "Bunlar ne demek oluyor Rüya?" Diye sordu aslında 'müstakbel eş' dışında gerisi çok da umrunda değildi kadının ne demek 'müstakbel eş' ne münasebet!

  İç çeke çeke konuştu kadın "Hangi birinden başlayayım?"

 Önce aile olmaktan, anne kız ilişkisinden, güvenden falan bahsedip kısa bir demeç verdi sonra tek tek konu başlıklarından yürüdü.

  "Telefonunu evde unutmuşsun, hiç susmadı mübarek sabahtan beri. Bakmayayım açmayayım izinsiz kurcalamayayım dedim ama dayın, Akdeniz ve Sema döngüsü ara vermedi. Neyse açtım; dayın hesap sordu önce 'nerelerdesin, kurtar beni' bilmem ne. Konuştuk dayınla ve aranızdaki gizli olayı anlattı bana."

  "Ne?" Diye bir çığlık attı Rüya. "Ah be dayı ben seni elime geçirirsem, efsun manyağı yapacağım. Belliydi ama bir gün bir yerde patlayacağı, yemin ederim Sema dan beklerdim ama dayımdan... Gerçi olayı kendi yöntemleriyle çözmüştü, kimin kardeşi? Ne anlattı nasıl anlattı acaba?" Görevinden azledecekti ilk fırsatta onu. Önce annesini dinleyecekti, savunmayı ona göre şekillendirecekti.

   "Canım kız arkadaşından bahsetti işte, araları açılmış senden yardım istiyormuş ben bir şeyler söyledim hadi ona. Sema ayrı Akdeniz ayrı 'kurtar bizi Rüya' üzgünüm mesajlarını açmak zorunda kaldım. Ha, ilk şu şey..." Mavi yılan pulunu işaret etti. "Önce onu gördüm, aklıma bin türlü senaryo geldi gitti, sonra şu kağıt..." Tekrar ağlamaya başladı "Yavrum sen ne saçmalıyorsun? Ne demek bunlar?" Kağıdı eline alıp Rüyaya doğru tuttu. "Müstakbel eşim falan..." Tiksinerek bakıyordu. "Ne münasebet canım? Ne işler çeviriyorsun sen? Şahlar mahlar?"

  Rüya'nın da gözleri doldu, içine bir öküz oturdu. Evran'ın yüzü gelip geçti gözünün önünden, mis gibi gülüşü. O kağıdı yazdığı gece, bir iki gün sonra Meclis Divan Toplanması olacaktı ve ilk kez mar-ayn ın gücünü damarlarında hissederek hitap edecekti Meclise. Bekan ona tavsiyelerde bulunmuştu, bir çok konuda olduğu gibi ve unutmamak için kaleme almak istemişti konuşmasını. Ama annesinin eline nasıl geçmişti? "Salak kafam, aptal kafam, sersem kafam!" Çarşafın altına sıkıştırıvermişti, tıpkı dün gece kıymetli pulu yastığının içine sokuşturması gibi. Yatağından mis kokular geliyordu, nevresimleri değiştirmişti annesi "Şimdi oldu." Demek o sırada buldu. Yani aslında hiç bir şey bilmiyor." Hala durumu kurtarabilirdi, tek yapması gereken sıralamaktı. "Hazır: bir, iki, üç!"

   Ayağa kalktı annesine yaklaştı ve omuzlarından tutup sarıldı.

  "Ay anneciğim bu muydu seni böyle üzen? Emin ol az sonra kahkaha atacaksın."

  Gerçekten de beş on dakika geçmedi bile birlikte katıla katıla gülüyorlardı. 

 "Allah iyiliğini versin evladım."

 "Öyle işte anneciğim, şu isimleri de bulup bizimkilerin yerine oturtursam devam edeceğim hikayeye. İşin ucunda hocanın takdiri var düşünsene."

  Bir süre sessiz kaldı Rüya, derin derin düşündü en çok da annesini. Evet, her şeye bir açıklık getirmişti ama hayatının en önemli olayını ondan saklamak hiç içine sinmiyordu. Kararını verdi.

  "Anneciğim... Şey... Hani demiştin ya birisi var mı diye senden saklayamayacağım."

  Kadıncağız sevinç çığlıkları attı bunu duyunca ve tekrar soru yağmuru başladı.

 "Onu çok seviyorum" Derken gözlerinin içi güldü Rüya'nın. Şöyle böyle anlattı bir kaç cümle ve annesine yetti Rüya'nın birisini gerçekten sevdiğini anlamak adına.

  "E, ne zaman tanıştırıyorsun?"

 "Anneciğim bu şimdi pek mümkün değil, nasıl desem biz çok farklıyız."

 "Bence bunun bir önemi yok, onu ne kadar sevdiğini görüyorum."

 "Hayır öyle değil, yani farklı derken..."

 "Biz şekillere renklere takılan insanlar değiliz kızım, ne olabilir ki en fazla?"

 Şöyle bir düşündü Rüya, Evran geldi yine gözünün önüne 'canım'. Parıl parıl teni, duman rengi saçları, safir gibi parlayan gözleri... Hadi bunlara kılıf uydurabilirdi kozmetikler falan ama ya kocaman yılan kuyruğu? 

  "Biliyorum anne ama şimdilik ne o ne de ben buna hazır değiliz. Sadece bilmeni istedim, o benim için çok çok önemli."

  "Tamam canım sen nasıl uygun görürsen, her ne olursa olursa olsun bende babanda hep yanındayız bunu bil. Ben aslında çıksam alışveriş yapsam hazır giyinmişken, sonra da beraber güzel bir yemek yapsak? Şu çocukları ara istersen o kadar çok çaldırdılar ki."

  Ah evet, dertleri neydi acaba? Annesi çıkar çıkmaz telefona sarıldı Rüya. Önce Akdeniz'i aradı Sema sona saklanmalıydı. Akdeniz'in anlattıkları ile bir şok daha yaşadı ve Semaya geçti. Sema da benzer şeyler anlatınca o bahsi ileriye erteleyip kendi başına gelenleri paylaştı.

  "İşte böyle Semacığım, ödüm koptu dayım bir şey kaçırdı diye ama neyse ki..."

 "E, hitap metnine ne dedin? Anacığım şah olmak da kolay değil bak şu rezilliğine."

 "Pers mitolojisi üzerine çalışıyoruz hocamız mitolojik figürlerle kısa hikaye yazmamızı istedi ben de başladım, isim bulamayınca ilk aklıma bizim isimler geldi onları yazdım geçici olarak dedim, yalnız Evran'ın puluna bayılmış harika broş olur diye tutturdu. İsteyecekti aslında ama dile getiremedi, bende onu çok özel birisinin verdiğini söyledim ve nihayet hayatımda birinin olduğu gerçeğini açıkladım."

  "Oha! Kesin tanıştır diye baskı yapar şimdi Melike teyze, ne halt edeceksin kuzum? Çıkar karşısına dev yılanı. Bir Adil ağabey sendromu daha!"

  "Ay iyi hatırlattın Sema, ben bir yolunu bulup size döneceğim merak etmeyin."



ŞAHMARAN'IN SIRRI-KAYIP DİYARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin