BÖLÜM-9 SEMA'YI KARTAL KAPTI

74 11 2
                                    




   Avrupa Tarihi dersi için başka bir bloğa geçmek üzere dışarı çıktı Sema. Sabahın erken saatlerinde başlayan yağmur hala etkisini gösteriyordu, ıslanmamak için şemsiyesini çıkardı ve açtı. Önden giden arkadaşları da uzaklaşmıştı, yolun sonuna gözünü dikip bakınca göremiyordu onları. Ders başlamıştı büyük ihtimalle, nefret ediyordu tuvalet sırası beklemekten. Tam ilk adımını atacaktı ki şemsiyesinin üstüne bir şey düştü, belki minicik bir taş, belki de doluya dönüşüyordu yağmur. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı, yağmur iyice bastırdı. Bir daha şemsiyede o his, bu kez daha güçlüydü ama. Ağaçlara takıldı gözü "Kozalak galiba" Diye tekrar adım attı ama ayağının ucuna geldi taş. 

  "Kim şaka yapıyo be?" 

  "Şşştt!"

  Etrafını kolaçan etti, kimseyi göremedi, taş mıdır nedir başına gelmesin diye temkinle bakındı. Yürüyüp gidecekti ki ayakları yerden kesildi, şemsiyesi yere düştü ve çığlık... En tizinden hazırlandıysa da ağzı kapatıldı.

  Havada uçuyordu! Yok, uçuruluyordu? 

 Ne? Nasıl? Neden? O? Zihninden onlarca soru geçerken nihayet ayakları yere bastı. Önünde durduğu binanın çatısına konmak komik ve eğlenceli geldi aslında, bu uçuşu daha önceden tecrübe ettiği için korku da yoktu. Sadece sorular vardı. Hemen arkasına dönüp tahminlerinde yanılmadığını görünce heyecan sardı içini, veliaht geri çekildi o sıra. Biraz bakıştılar, sonra Sema'nın bakışı etrafına kaydı. Kiremitsiz beton çatıda iki kişi... Genç bir kız, yakışıklı ve güçlü bir kartal... Kartal adam... Binanın kat sayısı ve yüksekliğini hesapladı kabaca.

  "Kartallar yüksek uçar diyorsun yine hım?"

 "Efendim?"

 Sonra dank etti, gündüz vakti rüya görmenin sırası mıydı? Ha? Rüya değil miydi? Kartallar kendi diyarında yüksek uçmalıydı, burada ne işi vardı güpegündüz? Genç veliahtı ölçtü, biçti, düşündü, taşındı. Nasılda asil görünüyordu. Sert bakışlarında endişe veya şaşkınlık yoktu o halde neden buradaydı? Şimdi? 

  "Eyvah! Ya biri bizi gördüyse? Nasıl bu kadar pervasız olabilirsin? Ne işin var burada?"

  Tesaru'nun gri saçları rüzgarla geri savruldu, bir kaç siyah telek bulunan beyaz kanatları eklem yerlerinden kıvrıldı, sırtının arkasına saklandı. Çıplak göğsü yağmur damlaları ile ıslanmıştı bir de şimşek çaktı ve  anlık ışıldama ile "Allah'ım yaldır yaldır" diye içinden geçirdi Sema sonra da "Edepsiz" dedi kendi kendine. 

  "Merak etme kimse görmedi, en uygun zamanı kolladım çünkü."

 "Ya, tabi tabi öyledir elbet." Başını öne eğdi Sema. "Bu saatte, bu günde ve burada ne oluyor kuzum? Haberim olsaydı... Böyle dam tepelerinde..."

  "Üzgünüm Gökyüzü."

 "Gökyüzü?"

 "Adının anlamı değil miydi?"

 "Evet de adım Sema, gökyüzü anlamı sadece."

 "Tamam ben de öyle dedim."

 "Sema de sen bence, ben sana 'Gökyüzünün hür ve güçlü kartalı' diyor muyum? Hayır demiyorum, çünkü Tesaru diyorum, neden? Çünkü adın bu. Pekala, gizlilik, kurallar vs vs hepsi bir hiç miydi?"

  Yerli drama sokağına doğru kayıyordu Sema "Madem bunların hiç önemi yoktu o halde neden bizi bir zamanlar o kadar üzdünüz? Hak etmemiştik, anılarımızı kirli bir mendil gibi silip kapı dışarı attınız bizi! Neden? Neden? Nayır!" Tam da burada ağlayarak koşmalıydı, ardına bakmadan ve yan yan. 

ŞAHMARAN'IN SIRRI-KAYIP DİYARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin