BÖLÜM-2 VUSLAT

160 19 17
                                    


 Yeni bölüm sizlerle keyifli okumalar. Oylayan ve yorumlayan tüm dostlara şimdiden teşekkürler. Kusura bakmayın yorumlarınıza dönemiyorum ve buna çok üzülüyorum aslında. Ne yazık ki vakit ve imkan bulamıyorum.



   Ahşap kapıyı üçüncü belki de dördüncü tıklamadan sonra bile cevap alamayan kadının göz pınarlarından endişe taşıyordu artık. Üzerindeki rahat giysileri dar gelmeye başladı, kalbi olağan ritminden hızlandı, oysa heyecan yapıp ortalığı boş yere velveleye vermek istemiyordu. Kahve... Kahveyi biraz azaltmalıydı sanki, çok fazla çay ve kahve tüketenlerde çarpıntı oluyormuş, somut ve bilimsel bir veriydi bu. O an bilime de kahveye de söylendi. Neden kilitlenirdi kapı? Üç kişilik, sıcacık aileydiler, bilinen hiç bir sorunları yoktu. Anne, baba ve çocuk olarak iletişimleri de gayet sağlıklıydı. Ne saklanıyordu bu kapının ardında da son günlerde kilit vurulur olmuştu? Bir kez daha vurdu. Yok...

  Gerisin geri salona dönüp elindeki gazeteyi hala bırakmamış olan eşinde aradı suçu. Sanki kapıyı o kilitledi! Üstüne bir de sağır dilsiz olmuş gibiydi adam, duymadığı gibi cevap da vermiyordu. Kadın, gazetenin paravan olduğu yüzünü aradı eşinin sağa sola eğilerek. İki elini beline koydu ve sağ ayağıyla yere vurdu 'bir-iki-bir-iki'.

  Adam karşısında abide gibi dikilen karısını az biraz sonra fark edip gazetesini yavaşça katladı, burnunun ucuna düşen gözlüğünün üstünden baktı.

  "Hayırdır Melike? Bir şeyin mi var?"

 Hayretle cıklayıp başını salladı kadın, saatlerdir -yok canım yarım saat, hadi kırk kırk beş dakika olsun- kızının odası ile salon arasını arşınlamış neredeyse kapısını kıracak hale gelmiş ve kocası hiç bir şey duymamıştı demek ki. Canım bu kadar da kayıtsız kalınmazdı. Okuduğu gazetenin ikinci, üçüncü sayfalarında hiç mi talihsiz bir olay yoktu? "Aman ağzımdan aklımdan yel alsın" diye içinden geçirirken dili dolaştı.

  "Meyve hazırlamıştım. Kaç kez çaldım kapısını."

  Tansiyonu mu yükseliyordu? Biraz oturup dinlense kuş gibi pır pır atmazdı ana yüreği. Oturacak vakit değildi.

  "Yeni yeni adetler çıkardı, inanamıyorum İhsancığım! Kapı kilitlemek de neyin nesi? Tamam, kilitlersin ama o kadar çaldım duymamak nedir? Ne sen ne de ben izinsiz asla girmeyiz odasına biliyorsun. Evde bizden başka kimse olmadığına göre? Canım insan bir duyar, ses verir. Yok! Meraktan öleceğim!"

  Sakin sakin karısını dinleyen adam ondan bulaşan endişe ile gözlüğünü çıkardı ve ayaklandı. O önde Melike Hanım arkada koridorun sonuna kadar hızlı adımlarla  yürüyüp sırlı kapının önüne geldiler. Bir kez de İhsan Bey tıklattı kapıyı. Fazla zaman geçmeden anahtar deliğinden gelen tıkırtı ile derin bir nefes aldılar.

  "Ah, Rüya! İyi misin yavrum?" Diye sorarak zihninde kurduğu türlü senaryoların bir bir üstünü karaladı kederli kadın.

  Ne yaptığını ve suç üstü yakalandığını çok iyi bilen Rüya, gözlerini kaçırıp kızarmış yanaklarını gizlemeye çalışarak açıklamaya başladı.

  "Çok üzgünüm anne, müzik dinlerken uyuyakalmışım."

 "Pekala, anlıyorum Rüyacığım. Fakat bizi ne kadar endişelendirdiğini bir düşün istersen. Dünyanın bin bir türlü hali var kızım, Allah muhafaza..."

  "Gerçekten özür dilerim baba, bunu düşünüp dikkat edeceğim."

  Yalancıktan elini ağzına kapatıp esnedi Rüya, gördüğü rüyanın yarım kaldığını anlatmaya çalıştı anne babasına.

ŞAHMARAN'IN SIRRI-KAYIP DİYARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin