Bela geliyorum diyebilir ama saatini söylemez

1.1K 161 14
                                    

Mantık sizi A noktasından B noktasına götürebilirdi. Durad Bey'in at arabası ise hiçbir yere. Belki de bunun için onu suçlamamalıydım ne de olsa Linda Hanım'ın saat başı vermek istediği uzun molalar ve arabacının yanlış yola girerek arabayı çalışamaz hale getirmesi onun suçu sayılmazdı. Suçlanacak biri varsa bu da şüphesiz o kansız Murphy' di. Benimle ne derdi vardı adamın hala çözebilmiş değildim.

"Bu tam olarak nasıl oldu?" Üç bahtsız insan toplanmış at arabasına bakıyorduk. Hiçbir şey anlamasa da mangalın başından ayrılmayan enişte gibi hissediyordum.

"Tümseğe girdiğimizde olmuş gibi görünüyor. Bu tekerlekle yola devam edemeyiz." Evet onu biz de görüyoruz kaptan bariz. Belki de enişte olan ben değildim.

Bir insan tam olarak nasıl at arabasının tekerleğini kırardı ben de bunu anlamıyordum.

"Yakındaki konaklama yerine yürümek en iyisi gibi duruyor." Çözüm bu muydu yani? Nerede olduğunu bile bilmediğimiz bir hana akşamın bilmem kaçında yürümek? Hep demezler miydi olduğunuz yerde kalın, panik yapmayın diye? Yoksa o sadece kaybolanlar için mi geçerliydi? Şu an biz de kaybolmuş sayılmaz mıydık?

"Uh, daha iyi bir fikrin yok mu?" Sportif değildim. Yani önceden değildim ama bu bedenin de sportif olduğunu düşünmüyordum. Ayrıca büyük bir etkinliğe gidiyoruz diye çantama güzel elbiseler koymuştum kesinlikle yürüyüş için uygun değillerdi.

"Burada kalıp kamp da yapabiliriz. Bu yol oldukça işlektir yani başka bir arabaya rastlarız yakında." Bu adamı sokakta falan mı bulmuşlardı? Ondan daha iyi çözümlerle gelebilirdim. Olduğumuz yerde birine haber falan gönderemiyor muyduk?

"Açık arttırmaya yetişebilir miyiz?" Linda Hanım oldukça sinirli görünüyordu. Suçlayamazdım. Onun gibi asil bir kadın böyle şeylerle uğraşmak istemezdi.

"O yarın akşam sonuçta. En kötü ihtimalde bile yetişiriz." Bunu dediğine göre kesinlikle başımıza bir şey gelecekti ve yetişemeyecektik. Tüm filmlerde böyle olurdu.

Linda Hanım ile birbirimize baktık. İkimiz de ne yapacağımız konusunda kararsızdık.

"Ormanda kalmak istemiyorum. Yürümek de istemiyorum. Nasıl daha iyi bir fikrin olmaz arabacı?"

"Efendim eminim ki çok yakınlarda yerleşim yeri bulunuyordur. Sadece biraz yürümeniz gerekiyor."

"Bulunuyor? Yani emin değilsin."

"Hayır, eminim. Çok yakında bir tane var."

"Öyleyse bizi oraya götür."

"Arabayı bırakamam."

"Güneş batıyorken tek başımıza ormanda yürümemizi mi söylüyorsun? Kırılan tek şeyin tekerlek olmadığına emin misin? Buradan bakınca kafanda da sorun var gibi duruyor." İyi dedin kral.

"Hayır efendim, bu yol oldukça işlektir. Burada kalsanız da yürüseniz de bir tehlikede olmayacaksınız. Arabayı terk edemeyeceğim için başka bir araba geçene kadar burada kalabiliriz. Endişelenecek bir durum yok."

"En başında yürümemizi istemiştin ama."

"Tavsiye ederim çünkü kalacağımız han zaten buraya çok yakın. Ona gidemeseniz bile çevrede başka hanlar var. Ben gelmesem bile kısa sürede oraya varabilirsiniz. Tek başınıza kalmak istemiyorsanız da bu geceyi arabada geçirmek dışında seçeneğimiz yok." Bu noktada ben de konuşmaya katıldım.

"Öyleyse ne yapalım?" Son karar Linda Hanım'ın olduğu için ağzından çıkacak kelimeleri bekledim. O da kararsız gibi bana baktı.

"Sadece önemli çantaları alıp gitsek mi?" Bir arabanın geçip geçmeyeceği belli bile değilken ormanda beklemek istemiyordum. Üstelik benim karnım acıkırdı. Linda Hanım bana bir cevap veremeden arabacı söze atıldı.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin