'Kalbimi alıp vermedin. Geri vermedin. Geri vermedin.
Kalbimi alıp gelmedin. Geri gelmedin. Geri gelmedin.'Kafamda asyalı bir dizi klibi eşliğinde çalan müzik, nihayet konuşup bizi bu garip sessizlikten kurtaran çocuk sayesinde kesildi.
"S-su." Anında sehpadaki bardağa uzandıktan sonra onun doğrulmasına yardımcı olarak onu oturur pozisyona getirdim. Sol elimle sırtına destek verirken de sağ elimle yavaşça suyu içmesine yardım ettim.
"Yeterli mi?" Kafasını sallayıp derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. Gerçekten berbat olduğu gerçeğini bir kenara bırakırsak oldukça tatlı bir çocuktu. Onun sessizce oturduğunu gördüğümde konuşmayı ben başlattım.
"Ağrın var mı?" Mavi gözlerini kırpıştırarak bana baktı ardından yavaşça kafasını salladı.
"Evet." Gözlerimle vücudunu taradım. Oldukça kötü göründüğü bir gerçekti.
"Nerende?" Açıkçası birkaç ilaç bulmuştum ama bunların çocuklar için kullanılmaya uygun olduğuna emin değildim. Riske girmektense en iyisi yeni ilaçlar almaktı.
"Her yerimde." Birkaç saniye afallayıp yüzüne baktım. Açıkçası bu cevabı beklemiyordum. Yine de şimdilik bu konuda yapabileceğim bir şey olmadığı için yeni bir soruya geçtim.
"Aç mısın?" Yüzüme garip bir ifadeyle bakıyordu.
"Evet." İç çekerek ayağa kalktım ve oturmaktan uyuşan dizlerimi ovdum.
"Sana biraz yemek getireceğim." Başını sallayıp bakışlarını kucağına indirdi.
Ben de bu garip ortamdan kurtulduğum için sevinerek mutfağa ilerledim. Kazandaki hâlâ sıcak olan patates çorbasını bir kaseye koydum. Bir dilim ekmek ve bir bardak su da kaseyle birlikte tepsideki yerini aldı. Açıkçası daha fazla şey koymak isterdim ancak başka bir yemek yapmamıştım.
Mutfaktaki salona bakan duvarda koca bir boşluk vardı bu yüzden rahatça koltuktaki çocuğu görebiliyordum. Muhtemelen bu tasarımın bir sebebi vardı ama bilmeyecek kadar cahildim. Gözlerimi diktiğim küçük çocuk biraz etrafı izledi. Ayağa kalkmaya çalıştığını fark ettiğimde tepsiyi de alıp aceleyle mutfaktan çıktım.
"Heyy! İyi değilsin biraz dinlenmem lazım." Kalkmaya çalıştığı koltuğa geri oturup beni gördüğü için hiç de memnun olmamış bir ifade ile yüzüme baktı.
"Tamam." Yanına oturup tepsiyi kucağıma koydum.
"Patatese alerjin var mı?" Boş bakışlarını yüzüme çevirdi.
"Alerji ne?" Çorbaya daldırdığım kaşığı dudaklarına yaklaştırdım.
"Neyse önemli değil. Kimsenin patatese alerjisi olmaz. Aç ağzını." Yüzüme aynı boş bakışlarla baktıktan sonra ağzını açtı ve çorbayı içirdim.
"İyi mi?" Fazla sıcak gelmesinden endişeliydim.
"Hayır." Ne?
"Ne?" Tamam elim çok lezzetlidir demiyordum ama onun durumundaki biri için taş bile lezzetli gelmez miydi? 1 haftadır yemek yememiş gibiydi ve ağzına giren ilk şeye de burun mu kıvırıyordu yani? Şimdi neden çocukları sevmediğimi hatırlamaya başladım...
"Başka bir şey yok mu? Beni daha acısız bir yolla zehirleyemez misin?" Duyduklarımla dudaklarımda ironik bir gülümseme belirdi. İçimden bir ses şu çorbayı çocuğun kafasından aşağı dök dedi ama onu dinlemedim. Buradaki yetişkin benim ve o da istismar edilmiş bir çocuk, sabır göstermeliyim.
Bakışlarım onun bir şekilde beni böcek gibi hissettiren bakışlarıyla karşılaştığında bundan vazgeçtim.
Çocuğun annesi, babası ve tüm sülalesine küfretmeden önce annesi olmadığıma emin olmam lazım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babası
FantasíaÖldüm. Ve gözlerimi açtığımda bir çocuk taciriydim. "E ebesinin a-" ~ Daha önce hiç öldükten sonra yeni bir hayat şansı hak eden ve başka bir bedende gözlerini açan insanların hikayelerini duydunuz mu? Duymadıysanız endişelenmenize gerek yok. Size...