2》Unutulunca geçenler hatırlanınca geçirirler

943 147 85
                                    

2. kısma başladık bol yorum bekliyorum sizden Hi~ o(* ̄▽ ̄*)ブ

Önceki bölümde sormuştum, ara vermekten vazgeçtim. Bunun yerine düzensiz bölümler atarak bu sezona devam edeceğim. Ne zaman bölüm gelir, çok mu gecikir bilmiyorum. Bakalım başladım şimdilik.

#♧◇♧#

□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□
□■□□■□□■□□ 2. Kısım □□■□□■□□■□
□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□□■□

Ortaçağ'ın en ortasında geçen bir Efsaneye göre mert bir şövalye ve aşığı Tuna Nehri kıyısında yürüyüşe çıkarlar. Tam bu sırada buluşma o kadar sıkıcı geçiyor olacak ki nehrin üzerinde akıp gitmekte olan mavi bir çiçeği bile fark edebilirler. Şövalyenin sevgilisi bu çiçeği çok beğenir çünkü dalında taze duranları varken suyun içinde nasıl görebildiği hâlâ muamma olan o yıpranmış çiçeği almasa bir yerleri kesinlikle şişecektir. Bunun ardından şövalye, sevgilisi için kapı kapı dolaşıp doktor aramak yerine bu çiçeği nehirden almaya karar verir çünkü yüzme bilmediği için işten çıkarılan şövalyenin artık tek işi ve gücü şovdur ancak çiçeği almaya çalışırken nehre düşer. Çiçeği bile görüş açısında tutacak kadar hafif olan akıntıya kapılan ve nedensiz bir şekilde yüzme bilmeyen beceriksiz şövalye tüm fizik kurallarını hiçe sayarak çiçeği sevgilisine doğru fırlatır ve ardından "Unutma Beni" diye bağırır. Şövalye ölür ve sevgilisi de o çiçeği alır gö... Öhöm! O günden sonra o çiçek 'unutmabeni' çiçeği olarak anılır.

Böyle anlarda iyi ki anadoluda geçen bir efsane değilmiş diyorum çünkü bizim atalarımız ne şehit ne gazi bok yoluna gitti niyazi naralarıyla şövalyenin anısına çiçeğe bok yolu adını bahşederlerdi. Zamanında aynı atanın kılavuzu karga olanın boktan kurtulmayın burnu ile de nasihat verdiğini de hesaba katarsak bunu neredeyse görebiliyorum. Neyseki ataları durduran şey her coğrafyada da bu hikâyenin bir kurmacadan ibaret olmasıdır.

Bu hikayeyi ilk yıl dönümünde sevgilisine çiçek almayı unutan bir erkeğin uydurduğu o kadar bariz ki bununla dalga geçemiyorum bile ancak sonuca baktığımızda o günden sonra çiçek unutulmamış. İronik bir şekilde bazen unutmayı bile unuturuz ama yine de unutmayız. Asıl, unutmak zor olan şeydir. Nazım Hikmet bu konuda "Gitmek, sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim." diyerek unutmanın ve unutamamın insan hayatı üzerindeki dev etkilerinin altını çizmiştir. Haklıdır da.

Yine de nereden bakarsam bakayım hiçbir düzende bu kadar büyük bir devrim söz konusu değildi. Bir insan, prens olduğunu unutmak için değil devrim, evrim başlatsa yine de bunu hafızasından silemez. Çiçekler bile unutulamamışsa gerçekler nasıl unutulabilir?

Karşımdaki küçük prense baktım. Unutulmuş... Üstelik unutulan sudaki çiçek de değil soydaki gerçek.

Nasıl ya? Nasıl en küçük prens olduğunu hatırlamaz? Ulan ben üçüncü sınıfta iki lira borç verdiğim arkadaşımı hâlâ unutmadım, bu çocuk nasıl olur da prens olduğunu unutur? Uzayın içinde nasıl böyle bir ihtimal olabilir?

"Neden söylemedin?" Dedim ağlamaklı bir sesle. Sesimi duymasıyla kafasını tabağından kaldırıp ofladı.

"Buna daha ne kadar devam edeceksin? Söyledim sana. Hatırlamıyordum. Gazetede resmimi görünce hepsini hatırladım. Geçici bir süreliğine hafızamı kaybetmiş olmalıyım." Travma sonrası hafızasını kaybettiğine inanabiliyordum ama prens oluşuna hâlâ inanamıyordum. Üstelik öğrenişimin üzerinden yedi gün geçmişti.

"Ben de birazdan kalıcı şekilde aklımı kaybedeceğim galiba." Mutsuz mutsuz tabağımdaki köfteleri ağzıma yolladım. Handa Vini'nin kimliğini öğrenişimin üzerinden 1 hafta geçmişti.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin