Dilenci değilim ama varsa birkaç tane yorumunuzu alırım. Evde hayal perilerim aç aç! Kuru soğan ve ekmek yediriyorum günlerdir. Boğazlarından sıcak bir yıldız çorbası geçmedi. Yorum eti yahnisi yapacaktım evde sadece 13 miligram yorum kalmış. Bu çocuklar ne yapsın ha?
♡◇♧♤♡◇♧♤♡◇♧♤♡◇♧♤♡◇♧♤
Hobbes'a göre kişi, hayatını koruma amacıyla her şeyi yapma hakkını elde eder. Bu anlayışa göre insan eylemleri, kökeninde 'nefsi müdafaa' amacı taşıdığı sürece ahlâkî sayılmaktadır. İşte bu yüzden Hobbes favori filozofum. Bunu insanları dolandırırken içimi ferah tutmak için mi söylüyorum? Elbette hayır! Ne var yani sadece saf iyi niyetle hediye edilen bir kolyeyi satmak istediysem? Kötü bir insan mıyım? Değilim! Bunu düşünüp taşınmaya gerek bile yok. Yıllar önce zaten Hobbes bunu benim için düşünmüş. Bu yüzden oldukça ahlaklı bir insanım.
"Bunu nereden aldın?" İşte tüm bu felsefik düşüncelere girmemin sebebi Vini'nin bana yönelttiği soruydu. Hayır, kolyeyi satmamıştım. Satmak istemiştim ama satamamıştım çünkü kuyumcu tarzı gittiğim yerde kolyenin çok ucuz olduğunu söylemişlerdi. Aslında hoş da duruyordu ama demek ki gerçekten bir değeri yokmuş. Ben de beş on kuruş bir şeyler almaktansa kolyeyi tutmaya karar verdim.
"Birisi özür mahiyetinde verdi." Dedim bakışlarım içeri girer girmez boynumdaki kolyeyi sorgulayan Vini'yi bulurken. Bir destur der insan önce ama Vini Beyimiz daha kapıdayken beni soru yağmuruna tutuyordu.
Hissettiğim tatsızlıkla sesime iğneleyici bir ton katmayı ihmal etmedim. "Bu arada sana da selam. Saatlerdir görüşmüyoruz ya hani? Nezaket gereği insan önce karşısındakini selamlar. Sen nasıl prenssin?" En son saraya girmeden önce beraberdik. Aslında 24 saat bile geçmemişti ama birkaç asır gibi hissettirmişti. 24 saat geçmese bile beni gördükten sonra en azından bir selam vermesi gerekmiyor mu? Bunun yerine muşmula gibi karşına çıkıyor ve hesap soruyor.
Benim söylenmelerime sadece göz devirdi.
"Kim verdi? Saraydan biri mi?" Ebenden biri demek yerine dudaklarımı sımsıkı kapattım. Ben yetişkin bir bireyim. Bir çocuğa kötü örnek olacak değilim.
"Önce halimi hatrımı sor. Karşında senden dört kat yaşlı olan birisi varken böyle konuşamazsın." Bunu hiç düşünmemiştim ama ben neredeyse Vini'nin dört katı kadar yaşlı değil miydim? Neden bir çocuk gibi muamele görüyordum? Çocuk olan oydu, benim saygı görmem lazımdı! İşte şimdi saygı da saygı diye başımın etini yiyen yaşlıları anlıyorum. Senden küçük birinin seni küçük görmesi kadar berbat bir şey yok.
Bir kere daha göz devirip kapının yanından ayrıldı ve bana yaklaştı. Bu çocuk onu her görmediğimde ergenliğin farklı bir seviyesine mi çıkıyordu? Şimdi de göz devirmeye mi başladı? Ben hiç öyle şeyler öğretmedin buna. Kim ayrı kaldığımız birkaç saatte aklını bulandırdı bu çocuğun? Wattpad mi okuttunuz?
"Nasılsın? Odanı beğendin mi?" Tekdüze bir sesle gelip yanımdaki koltuğa oturdu. Saatler önce giydiği ve ona yeni aldığım kıyafetleri değiştirmişti. Şu an giydiklerine bakılırsa prens olduğuna şüphe yok.
"Güzel ama neden burada kaldığımı anlamadım." Vini hangi ara benden bahsetmişti? Daha da önemlisi: ne diye bahsetmişti? Onu kaçıran kişi olarak bahsetse sanmıyorum şu an burada olacağımı.
"Kalacak başka bir yerin yok zaten." Bariz ortada olan şey görmüyormuşum gibi omuz silkti.
"Öyle ama neden burada kalmam için ısrar ettin?" Onu daha iyi görebilmek için yan döndüm ve dizimi kırarak ayağımı diğer bacağımın altına aldım. Tabii bunu etekle yapmak hiç de hoş durmuyordu ama umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babası
FantasíaÖldüm. Ve gözlerimi açtığımda bir çocuk taciriydim. "E ebesinin a-" ~ Daha önce hiç öldükten sonra yeni bir hayat şansı hak eden ve başka bir bedende gözlerini açan insanların hikayelerini duydunuz mu? Duymadıysanız endişelenmenize gerek yok. Size...