Arkadaşlar bölümler uzun ya da karamsar gelebilir, kabul ediyorum. Çünkü Efnan'ın dünyası karamsarlıktan ve korkulardan ibaret. Fakat heyecanlı bölümlere az kaldı diyebilirim. Bundan sonraki bölümler daha sürükleyici olacak emin olabilirsiniz. Bu yüzden lütfen desteğinizi eksik etmeyin.
Sizi seviyorum.
İyi okumalar.
°•○●
Çok rahat bir uykudaydım, gözlerimi açmasam da bunu anlayabiliyordum. Bu nostaljik yatak fazlasıyla rahatmış, sıcaktı da üstelik. Cama pıt pıt vuran seslerle gözlerimi açmak zorunda kaldığımda görüş açıma giren dolapla kaşlarım çatıldı.
Dolap mı?
İrislerim yavaş yavaş daha yakına düştü ve çıplak gövdeyle karşılaştığımda yutkundum. Sabah sabah henüz uykuluyken bu da neyin nesiydi anlamakta zorlanıyordum. Göz kapaklarımı iyice kırptığımda ona çok ama çok yakın durduğumu fark ettim. Kalbim sabah mesaisine başlamış oldu. Onu kontrol ettiğimde henüz uyanmamıştı. Arkamda kolunu hissedince yüzümün buruşması gecikmedi.
Ne yani tüm gece adamın koluna yatıp uyuşmasına mı neden olmuştum?! Hem bu nasıl olmuştu ki en son o benim göğsümde uyuyordu...
Onu uyandırmamaya gayret ederek sessizce kalktım yerimden ve parmak uçlarımda yürüyerek lavaboya koştum. Girmeden önce günlük kıyafetlerimi almayı unutmadan elbette. Nihayetinde elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı tarayıp bir şey benzediğime emin olunca çıktım.
Çıkar çıkmaz onu yatakta oturur pozisyonda görünce bir an duraklasam da hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettim. Ve o an birbirimize günaydın bile demediğimizi fark ettim, içim bir tuhaf oldu. Sanki incinmişim gibi saçma bir his içime oturdu, yerleşti. Bu kadar uzaktık birbirimize işte. O kendini tatmin etmek için göğsümde yatardı ama bir günaydın bile demezdik.
Öyle ki yüzümün asıldığını bile ancak Dilan’ın önce dudakları tebessümle kıvrılarak daha sonra kaşlarını huzursuzlukla çatarak “Günaydın. Bir şey mi oldu?” demesiyle anlayarak mimiklerimi gevşettim.
Tebessüm ederek “Günaydın,” diye giriş yaparak ekledim, “Sadece ilk gecem olduğu için...Anlarsın ya.”
“Haklısın, canım.”
Gülüşerek mutfağa attık kendimizi ve hazırlıklara başladık. Dayımlarla iken de sofraları kurardım, evlendikten sonra yalnızca kendime kahvaltı sofrası kurmak üşenmeme neden oluyordu. Yalnızca hafta sonları aynı masada kahvaltı edebiliyorduk. Onda da sessiz olmak kaydıyla. Anlayacağın bu rahatlık ben de boş vermişlik yaratmıştı. Şimdi ise çok büyük bir sofraya hizmet etmek sabah vakti içimin neşeyle dolmasına vesile oluyordu.
Dakikalar ilerledikçe mutfak doluşmaya ve evde çocuk sesleri ötmeye başladı. Bu büyük aileyle birlikte kahvaltı sofrasına oturmak, bitmeyen bir sabah günaydını faslı ve taze “yenge” seslenişleri dudaklarımı kıvrılmaya zorluyordu âdeta. Sonat karşıma kurulduğunda çekingen gözlerimi üzerinde dolandırmakta kendimi frenleyemedim.
Siyah boğazlı kazağı ve üzerine çektiği şişme montu, bacaklarına güzelce oturan kotuyla ve özenle geriye taradığı kum sarısı saçlarıyla bir iş insanı havası çiziyordu. Koyu renkler ona yakışıyordu ve belli ki o da koyu renklerden yanaydı. Giyiminden anladığım kadarıyla bugün duruşması yoktu sadece ofiste bulunacaktı.
Sahi, ofisini hiç görmemiştim. Hatta nerede olduğunu, ne kadar uzaklıkta olduğunu bile bilmiyordum. Ama şunu biliyordum ki alanında çok başarılı ve adını duyurmuş bir avukattı. Doğrusu, bu ona çok yakışıyordu. Nedensizce göğsüm kabarmış gibi hissettim. Gurur veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ MELODİ
Romance"Fakat Efnan..." sertçe yutkunduğumda yumru boğazıma oturdu, tekinsiz sesiyle devam etti. "Korkak gözlerinin bedenime her değdiği an bana bir yaratıkmışım gibi bakman...İşte bundan nefret ediyorum." Tuttuğu bileğimi daha da sıktı, mümkünmüş gibi dah...