Kaşları çatılmış bir şekilde bana bakarken kendimden destek alarak ayağa kalktım. Gözleriyle göz göze geldiğimde öfkelendiğini gördüm. Birkaç saniye daha bana baktığında sinirle kolumu tuttu.
"Ah! ne yapıyorsun. Bırak beni"
Kolumu daha da sıkı tuttuğunda canım acımaya başladı.
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi küçümserce bakarken.
"Bırak kolumu!" dedim onu uyarmaya çalışırken. Kolumu defalarca çekmeye çalıştım ama her seferinde başarısız oluyordum. Bir santim bile kıpırdamıyordu.
"Bırak dedim sana" diyerek sinirle konuştum. Karşımdakinin kim olduğunu düşünecek durumda değildim. Şuan bu kişi Prens Ayaz da olsa çünkü kimse bilmese de ben kim olduğumu gayet iyi biliyordum. Kolumu biraz daha sıktığında acıyla yüzümü buruşturdum. Kolumun morardığına eminim. Öfkem büyüğünde elimi kolumun üzerindeki eline getirip parmaklarını kolumdan kurtardım.
Koluma baktığımda morarmak üzere olduğunu gördüm. Sinirle ona döndüğümde aynı sinirli gözlerle karşılaştım. İşaret parmağını yüz hizama getirip sallamaya başladı.
"Bir daha bana bilerek çarpmaya kalkışma. Yoksa bu seferkinden daha nazik olmam!"
Kaşlarımı şaşkınlıkla çattım. Cidden bu nazik olduğunu mu düşünüyor? Bu nazikse dışardaki "nazik" insanlar ne oluyordu. Ona bilerek de çarpmamıştım. Bu nasıl bir kendini beğenmişlik? Sırf onunla etkileşim kurmak için ona çarptığımı söylüyordu.
" Sen ciddi misin? Sırf sana yakın olmak için çarptığımı mı düşünüyorsun?" dedim öfkeyle.
Dudağının sağ tarafı bilmişlikle kıvrılırken suratına bir yumruk atmayı istemedim değil.
" Ne yani bana yanlışlıkla çarptığını mı söylüyorsun?" dedi bana inanmıyormuş gibi. Sesimin ayarını biraz düşürerek cevap verdim.
"Evet sana yanlışlıkla çarptım. Ama sen sana çarpan her kızın seni etkilemek için çarptığını düşündüğün için böyle söylemen normal!"
Evet yürek yedim. Bana bir adım daha yaklaşıp dibime girdiğinde gözlerimi gözlerine diktim.
" Özür dile"
"Ne!"
Bir adım daha yaklaşıp kişisel alanımı istila ettiğinde az önceki sözünü heceleyerek tekrarladı.
" Ö-zür-di-le"
Sinirlerim tepeme çıkarken ona meydan okurcasına baktım.
" Tamam sende benden özür dilediğin sürece bende dileyeceğim"
Kaşlarını olabildiğince çatarken birkaç saniye sadece gözlerimin içine baktı sonra o sinirli tınısı duyuldu.
"Senden neden özür dileyecek mişim?"
Tamam korkuyorum hatta şuan kafamda ölme planları bile yapıyorum ama cesaretim ve öfkem korkumun önüne geçiyor. Seslice yutkundum. Sesimi ayarlamaya çalışarak sorusuna cevabımı verdim.
" Az önce kolumu sıkarak canımı yaktın hala parmak izlerin kolumun üzerinde! bir özrü hak ettiğimi düşünüyorum"
İçimden ne olur sert tepki vermesin diye beklerken "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" dedi.
Öfkem büyürken dişlerimi sıkıp sırıtmaya başladım.
" Cidden sende bir prens olduğun için buna mı sığınacaksın? >sesimi olabildiğince düşürerek kafamı yere eğdim< anlamıyorum neden Kraliyet ailesi kendini halktan üstün görüyor" dedim öfkeli halimi susturarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ATEŞİ(tamamlandı)
Fantasía"Nasıl?" Dedi şokla yüzüme bakarak. "Nasıl bu kadar güçlü olabilirsin?" Ona alayla baktım. "Ben Evrenin ve Doğanın Prensesi, Prenses Asel Gonzales'im. Öfkem ve intikamım senden bile büyük Kor! Şimdi hesaplaşma vakti. Şimdi intikam vakti!" Dedim bağ...