Rehabilitasyon merkezinin kapılarından çıkarken gülümsüyordum. Yıllar sonra onu ilk defa bu kadar iyi görmüştüm. Yeşil gözleri ilk defa hayatla bakmıştı bana. İsmimi söylemiş, bana sarılmıştı. Doktoru çok iyi gittiğini söylemişti. Herkes tedaviye yanıt vermeyeceğini söylemişti ama iyileşiyordu işte.
"Hela?" Telefonun ucundan ablamın tatlı sesleri kulaklarıma ulaştığında caddeye çıkmıştım.
"Abla! Rehabilitasyondan çıktım şimdi. Alex o kadar iyi ki. Bana sarıldı ve ismimi söyledi." Kendi kendime güldüm. "İnanabiliyor musun?"
Onun da gülüşünü duyduğumda içim içime sığmıyordu. Hayatımdaki her şey o kadar düzgün ilerliyordu ki.
"Bu harika. Bir dahaki sefere onu benim yerime öp."
"Ah, bu arada. Aylığı ödedim. Bir ilaca daha başlatacaklarmış, ailesinden birinin firmaya dilekçe vermesi gerekiyormuş."
"Ben hallederim. Senin paran var değil mi?"
"Evet, teşekkür ederim. Ve turnuvadan sonra hemen sana aldıklarımı geri ödeyeceğim. Tamam mı?"
"Bunu konuşmayalım. Düğüne gelmeyi düşündün mü? Pazar günü. Bugüne kadar sorarak seni sıkmak istemiyordum ama..."
Sessiz kaldım. Dürüst olmak gerekirse hiç düşünmemiştim ve gitme taraftarı değildim. Ama diğer yandan Hera'yı üzmek istemiyordum.
"Geleceğini söyle. Lucas'ın aptal kız kardeşlerinin bana nedimelik yapmasını istemiyorum. Tanrım, ne olur gel." Bunu sessiz söyleyişi gülememe sebep olurken ikilemdeydim.
"Turnuvaya çok az kaldı ve antrenmanlara yoğunlaşmak zorundayım. Kaybedecek zamanım yok. Ve annem...".
"Benim düğünüme geliyorsun. Annemin değil." Derin bir nefes almıştı. "Seni en güzel günümde yanımda görmek istiyorum, çok mu?"
Bunca yıl biz her gün kâbusları yaşarken neredeydiniz demek istesem de sustum. Onun bir suçu yoktu.
"Biletini alacağım. Yarın sabah, Londra uçuşu. Pazar gecesi geri döneceksin. Sadece iki gün."
Onu reddetmek istemiyordum.
İkna olmuştum bile. Mutlu ses tonuyla telefonu kapattı, ona bilet için gerekli bilgilerimi ve rehabilitasyondan aldığım ilaç fotoğrafını gönderdim.
Son müsabaka bana formumdan hiçbir şey kaybetmediğimi kanıtlamıştı. Sadece iki gün antrenman yapmayacaktım. Döndüğümde ise geri kalan zamanımın tamamını havuzda geçirmekle ilgili kendime bir söz verdim.
Ablamla günde bir ya da iki kez konuşuyorduk. Gelinlik provasında bana fotoğraflar bile göndermişti. Yavaş yavaş ilişkimiz güçleniyor gibiydi. Aslında düğüne Alex'i de götürmek isterdim ama henüz tam olarak iyileşmemişti ve doktorunun buna izin vereceğini sanmıyordum.
Ablama babamla olanları söylememiştim. O günden sonra babamla hiçbir yerde karşılaşmamıştım. Hapiste olduğu düşüncesiyle rahattım ama bazı akşamlar ardında kim olduğunu bilsem bile kapıyı açmaya korkuyordum.
Eve ulaşmak üzere bir taksi çağırdım ve çocuklara gideceğimle ilgili bir mesaj attım.
Binanın önünde indiğimde ise onları görmek benim için şaşırtıcı bir şey değildi.
"Nereye gidiyorsun böyle birden bire? Londra mı Hela, tanrı aşkına!"
Eve çıkana kadar peşimde söylenmişlerdi. Neden bu kadar gerildiklerini anlamıyordum.
Birkaç dakika sonra Lexi de bize katıldığında onlara ablamın düğününe gittiğimi kaçıncı kez anlattığımı hatırlamıyordum bile.
"Ablam! Hera. Hastanede, gelmişti. Evet, hatırlıyor musunuz? Düğününde beni de görmek istiyor, hepsi bu. Pazar gecesi geri döneceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
underwater 💧 zm [completed]
Hayran KurguZayn ve Hela su altında ezeli rakiplerdi. 🏅 #1 on zayn #1 on malik #1 on zaynmalik #1 on lukehemmings #1 on calumhood #1 on ashtonirwin