1

926 55 84
                                    

uyari bir ilk twins kadar guzel degil
uyari iki ilkiyle hicbir alakasi yok
uyari uc sunoo sunwoo hatta sun-u'nun korecede ayni yazildigini biliyorum hepsi -선우- seklinde yaziliyor
korecem gayet yerinde ve farkindayim yani
ama twins yani baska ad buldurmayin simdiQLDJDLDJDLAJSLSKS
soran olacaksa ya da sunoo sunwoo ayni sey diye yazan olacaksa hic gerek yok bastan soylim dedim
umarim bir hata yoktur <33
HER NEYSE IYI OKUMALARRRRRRRR
bowl bowl yorum yapinnn
AY COK HEYECANLI IKINCI TWINS OLCEM

<<<>>>

(sunoo)

elimdeki telefonun titremesi ile önümdeki yemekle oynamayı kesmiştim. sunwoo'nun mesaj attığını görmem ile gülümsemiş hızla mesajını açmıştım. tabii attığı mesajlar beklediğim gibi bir şey değildi.

sunwoo (ma twin🤍):
sunoo
acil bak
ellerim titriyo
ne yapacağımı bilmiyorum

yazdığı ile başta kendi kendime ne olduğunu sorgulasam da sonrasında görüldü attığımdan hızla cevap vermiştim.

sunoo:
sunwoo?
ne oldu hayatim
sakin ol neredesin

cevap yazmasını beklerken gerginlikle dudağımla oynadığımı kanadığında anlamıştım.

sunwoo:
seoul hastanesinin yakınındaki bir kafedeyim
yakınsan gelir misin nolur
*konum*

sunoo:
hastane ne demek
iyi misin sen
e hani sunghoon ile görüşecektin

sunwoo:
bana bir süre sunghoon deme sunoo

sunoo:
lan noluyo birden/
tamam bekle aradayız zaten şu an gelicem hemen

sunwoo:
ama çabuk ol
çok kötüyüm

sunoo:
tamam bi su iç kendine gel ben gelene kadar
olur mu?

sunwoo:
tamam çabuk gel

telefonu hızla kapayıp bitiremediğim yemeğe üzülerek bakmıştım. şirkette uzun zaman sonra sevdiğim yemek çıkmıştı ve bitiremeden çıkmam gerekiyordu.

tepsiyi bulaşıkların olduğu yere bıraktığımda tanıdığım birkaç kişiyi görünce baş selamı verip hızla odama gitmiştim.

jake'in hala odasında olmadığını görmüştüm. zaten bugün heeseung'un izin günüydü. onun yanındadır diye düşünerek kimseye haber verememiştim.

'artık yokluğun fark edilince hallederiz orasını' diyen iç sesimle gülerek şirketten çıkmıştım.

aslında güzel geçen günüm arabaya bindiğim an daha da gerici olmaya başlamıştı. sessiz geçen yolda sadece sunwoo'yu düşünmüştüm ve yazdıkları çok iyi şeyler değildi.

ikizler birbirini hissedermiş gibi benim de ellerim titriyordu ve bu arabayı kullanmamı zorlaştırsa da sonunda attığı konuma gelmiştim.

<>

hızla sunwoo'nun söylediği kafeye girdim. şapkalı gözlüklü ve maskesi çenesinde önünde tatlısından minik minik yiyen ikizimi görünce gülümseyip yanına gittim. onu iyi gördüğüm için az çok içim rahatlamıştı çünkü beni yeterince korkutmuştu.

kafasını kaldırıp bana baktığında ise fark ettiğim şey ise ağlıyor olmasıydı.

"sunwoo? bebeğim ne oldu?"

hızla içinde birkaç çizimimin olduğu çantamı bıraktığımda gülümseyerek çantaya bakmıştı. doğum günümüzde birbirimize aldığımız hediyelerden biriydi çünkü.

"bak şimdi-"

hıçkırması ile sözü kesildiğinde tatlının yanındaki suyu ona doğru ittirmiştim.

"tamam iç şu suyu hıçkırığın geçtikten sonra anlat ya da ağlamak istiyorsan daha fazla ağla sonra anlat."

"seni çok seviyorum" diyip yanıma gelmiş ve sarılmıştı. ağlamaya devam ettiği için kalkmayacağını fark ettiğimde rahat olsun diye şapkası gözlüğü ve maskesini çıkartmış onu göğsüme yaslamıştım. yeni boyanmış pembe yumuşak saçlarını okşarken minik minik hıçkırıklarını duyuyordum.

onu bu kadar üzen şeyin ne olduğu gerçekten merak ediyordum. sunghoon hakkında konuşmamamı istemişti, hastane demişti. hatta sunwoo şu an iyi mi ona da emin değildim, belki ikisinden birine bir şey olmuştu, ayrılmışlardı? bir sürü düşünce kafamda dolanırken telefonum çalmıştı.

ᴛᴡɪɴꜱ² - ꜱᴜɴᴋɪ+ꜱᴜɴꜱᴜɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin