19

248 32 42
                                    

"söz vermiştin... gelecektin yanıma" camdan sunoo'ya baktığımda çekim sırasında fark ettiğim omzundaki beninin üstünde artık sargı bezi sarılıydı.

yüzündeki çiziklere bakmaya dayanamamış kafamı eğmiştim.

sunwoo'nun ve diğerlerinin hastaneye gelmesiyle iyice kötü olmuştum.

"riki nasıl olmuş?" sunwoo'nun menajeri konuştuğunda "bilmiyorum. son aranan ben olduğum için aradılar. araba kazası-"

"ne demek araba kazası? onun arabası bendeydi." jungwon merakla döndüğünde bilmediğim için omuz silkmiştim.

"benim arabam ondaydı. ben sunwoo ile ilgileniyordum" diyen sunghoon'a çatık kaşlarla bakmıştım.

"her şeyi mahveden sensin birde senin yüzünden mi oldu yani?"

"riki ne alakası var" sunwoo bana karşı çıktığında adını bilmediğim biri, ağlayan diğer çocuğun yanından kalkıp aramıza girmişti.

"düzgün düşünemiyorsunuz ayrılın sonra konuşalım"

"ne ayrılalım ya? frenler tutmuyormuş. bilerek verdin arabayı değil mi?"

"ne" ağlayan çocuk oturduğu yerden kalkıp yanıma geldiğinde gözlerimi silmiştim.

"polisler incelemiş olay yerini" diyip duvar kenarına çökmüştüm. dayanamıyordum artık.

sunghoon galiba sonunda olanların farkına varmıştı ki konuşmuştu.

"bunun ben farkında bile değildim yoksa neden arabamı vereyim ki?"

"sunoo uyansa yeter. çok bir şey olmadan atlatmış kazayı en azından"

"tek sorun bir süre sağ elini kullanamazmış 13 dikiş varmış" sunwoo'nun menajerinin yanındaki çocuk konuştuğunda kafamı ellerimin arasına almıştım.

doktor tekrardan içeriye geçip kontrol etmiş ardından bize bilgilendirmişti. içeriye çok kişi olmamak şartıyla kısa süre içeride kalabileceğimizi söylediğinde ilk sunwoo içeriye girmişti. camdan baktığım kadarıyla yaralı olmayan elini karnına yaslayıp konuşmaya başlamıştı. daha fazla izleyemeyeceğimi bildiğimden farklı bir kolidora gitmiş orada bir süre volta atmıştım. bir süre sonra odanın önüne geri dönmüştüm.

içeriden sunghoon dışında hepsi beraber çıktığında sunwoo kızarık gözleriyle sunghoon'un omzuna kafasını koymuştu.

göz devirip camın dibine oturduğumda sunwoo "sen de girmek istemez misin?" demişti.

sunghoon'a söylediğini düşündüğüm için ellerimi sinirle saçlarıma atmıştım. sunghoon nasıl böyle bir düşüncesizlik etmişti.

"riki?" bana seslenmesiyle ne olduğunu sorarcasına ona bakmıştım.

konuşmalarının arasında heeseung olduğunu öğrendiğim kişi "ohoo çoktan transa girmiş" demişti.

"girmek istemez misin sunoo'nun yanına? hepimizden uzun süredir buradasın hem... neyse işte" ne demek istediğini merak etsem de şu an umrumda değildi.

kafamı sallayıp ayağa kalkmış ve derin bir nefes alarak odaya girmiştim. yıllardır her beklediğimde bir sorun çıkıyordu. bu düşünce benim için gittikçe ağırlaşıyordu.

odaya girdiğimde gelen koku moralimi bozmuştu. normalde uzaktan bile fark ettiğim okyanus kokusunun yerine şu an hastane kokusu gelmişti.

yanına oturup sol tarafına geçip ellerimizi kenetlemiştim.

"sözünü tutmazsan bir daha seninle konuşmayacağım demiştim nolur bırakma beni. tut sözünü" ağlayarak yüzünü incelemek şu anlık yapacağım tek şeydi.

<>

bugun uwu seyler yok huzun var
birkac saate tekrar bolum atmayi dusunuyorum ama daha erken de gelebilir

ᴛᴡɪɴꜱ² - ꜱᴜɴᴋɪ+ꜱᴜɴꜱᴜɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin