1. Miras Paradoksu

13.5K 422 33
                                    








Çarpım tablosunu ezberlemeden önce, evimizin karşı kaldırımında çiçek satan kadınla pazarlık etmeyi öğrendim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Çarpım tablosunu ezberlemeden önce, evimizin karşı kaldırımında çiçek satan kadınla pazarlık etmeyi öğrendim.

Çünkü küçük yaşıma bakmadan benimle kıyasıya pazarlık ediyordu. Çünkü çiçekler bana lazımdı. Orkideler, güller, papatyalar...onları anneme götürüyordum. Her pazar, özel şoförü ile villamızın önüne gelen dedem, beni kaldırımda oturmuş vaziyette bulurdu. Kucağımda koca bir demet çiçek yığını, onları kollarımla sıkıca kavrardım sanki biri benden çalacakmış gibi.

Dedem kaldırıma, hemen yanıma çökerdi. Nizami bir şekilde ütülü kahverengi takım elbisesi, limonlu tıraş kolonyası ve bir yana taranmış saçlarıyla hep muntazam görünürdü. Bana gülümser, kucağımdaki çiçeklere bakar ve iç çekerdi.

"İstediğin çiçekleri sana ben alabilirim Naz."

Omuzlarımı silkerdim o böyle söylediğinde. İnatçıydım ama bu, küçük çocukların aptal inatlarından değildi. İnatçıydım çünkü inandığım bir şey vardı. Doğru ya da yanlış, komik ya da acınası olması bunu değiştirmiyordu. Dedeme hiç söyleyememiştim ama çiçekleri ısrarla kendim almamın sebebi, babamın cebinden arakladığım paralardı. Çiçekleri ben seçtim ama parasını babam ödedi anne, diyebiliyordum aile mezarlığında. Seni düşünüyor, bu çiçekleri almam için bana para veriyor. Seni o da özlüyor anne.

Bu koca bir yalandı elbette.

Babamın annemi düşündüğü, özlediği ya da ölüsüne kıymet verdiği yoktu. Ancak annem bunu bilemezdi. O yalnızca benim ona söylediklerimi işitebilirdi ve küçük bir kız çocuğunun dilinden dökülen yalanlar, kimi zaman en tatlı gerçeklerden bile daha güzel ses çıkarırdı.

"Üç kere beş kaç ediyor?"

Dedem içini çeker, karşı kaldırımda çiçeklerinin başında oturan kadına bakardı kötü kötü. Her pazar ona bir çarpma işlemi sorardım çünkü çiçekçi kadının beni kandırdığını düşünürdüm.

"On beş."

"Tamam."

"Sen kaç lira verdin bakalım?"

Çiçekçi kadın beni kazıklıyordu elbette. Ve bunu dedeme söyleseydim ya hakkımı savunmamı öğütleyecek ya da gidip kadınla konuşacaktı. Oysaki ben yalnızca annemin yanına gitmek istiyordum.

"On beş lira verdim."

"Emin misin?"

"Evet, eminim. Hadi gidelim, çiçekler solacak."

Hastane yatağında kıpırtısızca yatan dedeme bakarken sessizce mırıldandım. "20 lira vermiştim dede."

Beni duymadı, keşke duysaydı da azarlasaydı ya da gülseydi ya da ancak Yaşar Karsu'nun verebileceği bir tepki gösterseydi..bunun için çoğu şeyden vazgeçebilirdim.

KURT KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin