15. Zorlukların Üstesinden Gelmek

4.9K 254 103
                                    

Uyurken kapıları kilitleyen, yalnızlığını örtülerin altında gözyaşlarıyla gizleyen o kız yok artık.

Demir, o kızı öldürdü.

Bana yaptığı en büyük iyilik buydu.

Motel odasının kalın perdelerinden buğulu gökyüzünü zar zor görebiliyordum. Yağmur yağıyordu, bardaktan boşanırcasına ve ilk defa bu seste huzur buldum. Bedenim sıcacıktı, yüzüm yastığa gömülmüştü ve bu tatlı uyuşukluğun sonsuza kadar sürmesi için her şeyimi verebilirdim.

Demir'in uyanmaya başladığını hissettiğimde pürdikkat onu izledim. Önce yüzü hafifçe buruştu, ardından gözlerini sıkıca yumdu. Kirpikleri hareket ettiğinde koyu renkli gözleri bir anlığına odaksızca baktı bana. Ama bu kısa sürdü. Tamamen ayıldığında, nadiren tanık olduğum içten gülümsemelerinden biriyle bana uzandı ve boynumu kavradı. Ona doğru meylettim ve dudaklarımız birleşti. Sakin, tatlı bir öpücüktü yine de kalbimi delirtti.

"Böyle uyanmaya alışabilirim." dedi boğuk bir sesle. Derin bir kesiğin olduğu baş parmağı yanağım boyunca gezindi. "Çok güzelsin."

İltifat alınca çoğunlukla utanırdım çünkü karşı tarafın bunu kibarlık olsun diye, samimiyetsizce söylediğini düşünürdüm. Ama Demir söyleyince böyle olmuyordu. Kendimi gerçekten güzel hissediyordum ve zedelenmiş özgüvenim, onun sözleriyle birlikte yavaş yavaş kendine geliyordu.

"Teşekkür ederim."

"Bana teşekkür etme." Baş parmağı bu sefer dudağıma kaydı. "Daha önce kimse sana ne kadar güzel olduğunu söylemedi mi?"

Bam. On ikiden vurdun beni.

Bazen söyledikleri yüzünden aklımı okuduğunu düşünüyordum. Şimdi de olduğu gibi. "Hayır, söylemedi." dedim sakince. Sesim bir parça üzgün çıksa da bambaşka bir yere takılmış olsa gerek, bunu fark etmedi.

"Baki de mi söylemedi?"

"Hı?" Gözlerimi kıstım. "Baki mi?"

"Sema Hanım'ın evindeki adam." Kaşları çatıldı, üçüncü kişiler ne zaman söz konusu olsa hep böyle oluyordu. "Arızalı bir tip olduğunu söylemiştin, seni rahatsız etti mi hiç?"

"Ah." Gülmek istedim ama yanlış anlayacağından korktuğum için dudaklarımı ısırdım. "Hiç söylemedi beni güzel bulduğunu." Duraksadım. "Ya da sevdiğini." Kırmızı alarm, kırmızı alarm! Bakışları hiç iyi değil, konuyu değiştir çabuk! "Zaten Süheyla Teyze çoğu zaman onu hırpalardı. Eylemleri pasifti, çocukça şeyler zaten, hepsi geçmişte kaldı."

Sihirli kelimeyi söylemişim gibi gevşedi. "Evet, geçmişte kaldı."

Bizi kıskanıp kıskanmadığını sorsak çok mu ileri gideriz acaba Naz?

Yüzümü dolaşan parmağının rotası bu sefer gözlerim olurken huylanarak gerilemeye çalıştım ama beni kendine çekince tüm çabalarım boşa çıktı. Pikeyi üzerime sararak göğsüne yattım, dün akşamki gibi çıplak tenlerimizin teması şimdi gün ışığında beni çok utandırırdı.

"Bazen Sema bazen Süheyla diyorsun." dedi manevi annemi kastederek.

"Aslında ismi Süheyla ama Aylin küçükken zorlanarak telaffuz ederdi ismini. O yüzden çocukluğumuzda ona hep Sema dedik."

"Aylin..-"

"Çocukluk arkadaşım." diyerek tamamladım onu hızlıca. Birbirimizi tanısak da ayrıntılar hep karanlıktaydı. Çünkü bana evlenme teklifi ettiğinde henüz on dokuz yaşındaydım ve kalbim saf bir aşkla çarpıyordu. O ise yirmi dört yaşındaydı ve o yaşlardaki erkeklerin aşk gibi duygular yerine daha farklı şeyleri arzuladığını düşünürdüm. Şimdiki ilişkimiz araftaydı, ben ona hâlâ aşıktım ama o...bilmiyordum. Bizi merak ettiğine göre aşık olmuş olamaz mı Naz? Dürtülerin önüne geçmiş olamaz mı ilgisi?

KURT KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin