2. Öncesi ve Sonrası

11.4K 500 60
                                    









Uykudan uyanmam her daim sorunlu olmuştur benim.


Ya biri odama gizlice girdiği için uyanırdım ya da kapım alacaklı gibi tekmelendiği için. Çalışanlar bile bana hor görüyle yaklaşıyordu çünkü ailesinin dahi saygısını kazanamamış o kızdım ben. Odam nadiren temizlenir, çamaşırlarım çoğu zaman yıkanmazdı bile. Mutfağa inip bir şeyler hazırlamak istediğimde herkes bir köşeye geçer ve adeta bir oyunmuşum gibi beni seyrederdi.


Ama şimdi bunların hiçbiri yoktu. Ne bir ses ne bir gürültü. Gözümün görebildiği her yer karanlıktı ve burnumu gömdüğüm yastık tanıdık bir koku içeriyordu, beni tetikleyen de bu oldu. "Kahretsin.." ellerimin üzerinde doğrulup yatağın içinde debelenirken yalnızca gözlerimi dinlendirme uğruna uyuyakaldığıma inanamıyordum. Neyse ki hava hâlâ karanlıktı ve bu, ancak birkaç saatlik bir uykuya dalmışım demekti.


Ayaklarımı yere sarkıtıp el yordamıyla bir topuğu kırılmış ayakkabılarımı kavradım ve işaret parmağıma taktım. Sessizce, deyim yerindeyse parmak uçlarımda ilerlerken odadan dışarıya, koyu bir karanlığa teslim olmuş koridora ilerledim.


Doğru yönü bulmak için iki üç defa duvarlara çarpmam gerekse de tam bir erkek evi olduğu için gürültü çıkarabilecek tablo ya da bitki benzeri eşyalar yoktu. Kalbim küt küt atıyordu, gören de hırsızlık yaptığımı falan sanırdı. Hayır, ben yalnızca gün aydınlandığında oluşabilecek olası bir tatsızlığı gidermeye çalışıyordum. Şimdi buradan çıkacak, arama binecek ve doğruca hastaneye gidecektim. Şanslıysam kimse yokluğumu fark etmemiş olmalıydı aksi takdirde de-

"Nazenin?"

Bütün duygularımın yüzümden su gibi akmasına sebep olan ses, bakışlarımı o tarafa çevirmemi sağladı. Demir, karanlığın içinde, yalnızca bilgisayar ekranının aydınlığının iş gördüğü bir şekilde salon olduğunu düşündüğüm odada oturmuş; bir elinde topuklu ayakkabıları ile savaştan çıkmış gibi görünen bana bakıyordu. Nazcım, havada kalan ayağını indirsen mi diyorum? Yani zaten adamın gözünde çocuk gibiyiz, bir de çizgi film karakterlerine dönüşmeye gerek yok.


"De-Demir.." diye mırıldandım hayretle. Adamın kendi evi, Naz! Neye şaşırdın bu kadar? "Ben..a-şey..ben de tam.."


"Kaçıyorsun." dedi lafı dolandırmadan. Yüzü yer yer karanlıktı ama kaşlarını çattığını buradan bile görebiliyordum. "En iyi yaptığın şeyi yapıyorsun. Yine."


Kalbim ellerinde çatır çutur parçalandı ama benden o kadar nefret ediyordu ki bu sese sağır kalmayı yeğledi.


Ayakkabılarımı arkama saklayarak sessizce ona doğru yaklaştım. Salon benzeri oda loş ışıkta hareketliymiş gibi görünüyordu. Bakışları beni takip etti, ta ki yanına ulaşana kadar. Şimdi bir şeyler söylemen gerekiyor Naz. Lütfen bir şeyler söyle! "Sana rahatsızlık verdiğim için özür dilerim." diye fısıldadım gözlerine bakmaktan kaçınarak. "Bir daha olmayacak, söz veriyorum."


"Sözler, doğaları gereği koşullar değişse bile bundan etkilenmez." Başını eğerek bana baktı, önüne konan bir kağıtmışım ve onu değerlendirmesi gerekiyormuş gibi. "Sen bunu yapamazsın Nazenin. İkimiz de biliyoruz ki kuyruğun sıkıştığında yine hiç gelmem dediğin yerlere döneceksin."


Burnumu çektim, bu karanlıkta gözlerimin dolduğunu göremezdi. "İyi geceler Demir." İsmini söylerken titreyen sesim, ne kadar kötü bir halde olduğumun kanıtıydı. Çürük raporu çıkmış bir bina gibi, ama içinde birileri yaşamaya devam ediyor. Başka şansları yok çünkü.


KURT KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin