12. Çakır

6.9K 449 144
                                    

16 yıl önce, Kabristan.

"Biri annenin nasıl öldüğünü sorarsa ne diyeceksin?"

"Menencit diyeceğim baba."

Mezar taşlarının sessiz bekçilikleri eşliğinde, altı yaşındaki küçük kız çocuğu yediği tokatla geriye doğru sendeledi. Babası hiddetle onu yakalarından sarstığında, "Menencit değil, menenjit aptal çocuk!" diye bağırdı. "Ayrıca baba değil, efendim diyeceksin!"

"Evet, efendim."

"Şimdi baştan söyle."

"Menenjit diyeceğim efendim."

Siyah eteğinin içindeki küçük kız, yüzünde orantısız duran iri gözlerini kırpıştırdı. Ağlamak istiyordu ama bunu yapmayacak kadar akıllıydı. Elini yavaşça arkasına götürerek eteğinin dışına çıkan beyaz gömleğini düzeltti, içine soktu.

"Güzel. Şimdi doğru dedenin yanına, sakın ortalıklarda dolaşma!"

Küçük kız ilerledi, bir yandan da durmadan kendisine büyük gelen gömleğini çekiştirdi. Annesi olsaydı onun bu haline güler ve "küçük ördeğim" derdi. "Kuyruğunu içeri sokalım." der ve gömleğini eteğinin içine sıkıştırırdı.

Ama annesi artık yoktu.

Çok aramış, kalabalıkları gözlemiş, annesinin nereye saklandığını çözmeye çalışmıştı. Dedesini bulamıyordu, dev gibi görünen insanların hepsi de siyah güneş gözlükleri takmıştı, gözlerini göremediği için onlardan çekiniyordu. Döndü, dolaştı, kalabalığın içinden çıktı. Dedesini bulamayacağını anladığında ağlamaya hazırlanıyordu ama birden bir bedene çarptı, olduğu yerde duraksadı.

Renkli, güzel gözleri vardı küçük kızın. Mavili yeşilli, biraz da elalı tonlar birbirine karışmış; küçük yüzüne iki küre gibi yerleşmişti. Bu gözler yavaş yavaş yukarıya çıktığında önce gümüş başlı, parıl parıl parlayan bir baston gördü. Ardından biraz daha yukarıya kaldırdı ve genç bir adamın gülümseyen yüzüyle karşılaştı.

Adamın masmavi gözleri vardı. Nazar boncukları gibi.

Küçük kız geriledi, kaçmaya çalıştı ama kolunu tutan el onu engelledi. "Yolunu mu kaybettin küçük kız?"

O küçük kız yolunu hiç bulamadı ki.

"Dedemi arıyorum." dedi Nazenin, nazlı Nazenin, küçük Nazenin. Elini arkasına götürerek gömleğini düzeltti yeniden.

Genç adam eğilerek onunla aynı hizaya geldi, bastonuna dayanıyordu şimdi. "Dedenin adı ne, biliyor musun?"

"Hı hı. Yaşar. Adı Yaşar."

Genç adamın mavi gözleri kısıldı, oradan saliselik bir parıltı geçti. "Sen Yaşar Karsu'nun torunu musun?"

Şeytan gözlerde saklanırdı, bundandır birini ilk gördüğümüzde gözlerine odaklanmamız. Bakarız ve anlamaya çalışırız, dost mu yoksa düşman mı; iyi mi yoksa kötü mü? Nazenin, küçük Nazenin, altıncı yaşının dördüncü ayında annesiz kalan Nazenin nereden bilsin ki bunu?

"Evet." diye onayladı yabancıyı. "Dedemi tanıyor musun?" Kimse tembihlememişti ki onu, biri de karşısına geçip dememişti, 'bak Nazenin, yabancılara güvenilmez, onlarla hemen konuşulmaz.' Belki annesi derdi, anlatırdı bunları küçük kızına. Yaşasaydı şayet. Beyaz kumaşların altında, durmuş bir kalple yatıyor olmasaydı. "Beni ona götürsene." dedi, sonra da evlerine gelen herkesin avcuna para sıkıştıran dedesini hatırladı ve devam etti, "Beni dedeme götür, sana bir sürü para verir."

KURT KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin