Annabel Lee.
Harry ile biraz daha sohbet edip, müzik dinleyip ve biraz daha güldükten sonra eve gelmek için yanından ayrılmıştım. Bahçe kapısından eve girdiğimde, hazır yemek masası beni karşılamıştı. Oldukça güzel ve özenli görünüyordu. Oturma odasından gelen sesleri duyunca oraya yöneldim. Annem, Isabella ve Erick oradaydı. Geç kalmıştım.
"Merhaba. Kusura bakmayın arkadaşımlaydım ve şey vakit nasıl geçti anlamadım." Kapının önünde konuştuğumda dikkatlerini çekmiştim. Annemin mahçup bakışlarını görebiliyordum.
"Bizde seni bekliyorduk." Annemin sesindeki ima, mahcubiyetten çok biraz daha sinir barındırıyordu. Konuşmak için ağzımı açacağım sırada Erick dahil olmuştu.
"Onlar genç, hayatım. Hey gelsene Anna." Hayatım? Anna? Hayatımıza bu kadar çabuk adapte olamazsın Erick.
"Her neyse. Yemekler soğumadan isterseniz masaya geçelim." Annemin ayağı kalkmasıyla Erick de oturduğu koltuktan kalkmıştı. "Ben elimi yıkamalıyım, geliyorum." Merdivenlere yöneldim. Beni duymamış gibilerdi. Bu sırada Isabella ve Erick sohbet ediyordu.
"Annem senin seveceğini düşündüğü için Beef Wellington yaptı." Isabella konuşuyordu.
"Öyle mi? Evet, çok severim."
Hızla ellerimi yıkadım ve yanlarına geri döndüm. Isabella konuşmaya devam ediyordu.
"Erick, vişneli tart seversin değil mi? Anneme yapmasını söylemiştim fakat yapmadı. Aslında ablam çok daha güzel yapıyor." Isabella'nın yanındaki boş sandalyeye oturduğumda bakışlar üzerimdeydi.
"Çok isterdim fakat çocukluğumdan beri vişneye alerjim var."
"O zaman elmalı yaparız." Tanrım benim kardeşime ne olmuştu böyle?
"Eğer Anna yapmak isterse hayır demem." Bakışlarımı Erick'e çevirdiğimde gülümseye çalıştım. O ise çoktan bana bakıyordu. "Tabi neden olmasın."
"Isabella, Erick'i sıkma hayatım." Annemin uyarısıyla Isabella omuzlarını düşürüp tabağındaki yemekle ilgilenmeye başlamıştı. Annem bu gün gerçekten berbat ilerliyordu. Bir süre sessiz kaldık ve yemeğimizle ilgilendik.
"Anna." Bakışlarımı Erick'e çevirdim. "Efendim."
"Liseyi bitirdiğinde ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Üniversitesiye gitmek istiyorum. Edebiyat ile ilgili bölümleri düşünüyorum."
"Annen çok bahsetti. Kitap okumayı da çok seviyormuşsun." Kafamı evet anlamında salladım. "Bence sen istediğin her şeyi yapabilirsin."
"Umarım. Teşekkür ederim."
Benimle sohbet etmeye çalışıyordu fakat annemin az önceki tavırları yeterince moralimi bozmuştu. Bu zamana kadar annem genellikle bizimle ilgilenen taraf olmuştu. Babama kıyasla asla bize karşı kalp kırıcı bir cümle bile kurmamıştı. Fakat şimdi sevgilisiyle ilgilenirken bizi unutuyor gibi hissediyordum. Belki o da annelik görevinden sıkılmıştır diye düşündüm. Babalar çocuklarını bırakabiliyorsa anneler de bırakabilir.
Akşam yemeğinden sonra annemin yaptığı tatlıları oturma odasında yemiştik. Daha sonra Erick kısa bir telefon görüşmesi yapmış işi olduğunu söyleyerek evden ayrılmıştı. Derin bir nefes almıştım. O adamda beni rahatsız eden bir şey vardı ya da evimde bir erkek olmasına alışkın değildim. Bilmiyorum.
"Saat geç oldu minik fare. Hadi uyuma zamanı." Tekli koltukta neredeyse uyumakta olan Isabella'ya seslendim. Yorgun bir şekilde kafasını sallayıp ayağı kalkmıştı. "İyi geceler."
"İyi geceler, birtanem."
Annemle konuşmam gerekiyordu. Isabella'nın odasına çıktığından emin olduktan sonra mutfakta olan annemin yanına gittim. Bulaşıkları makineye yerleştiriyordu. Beni görmesine rağmen buna devam etti.
"Hey, yardım etmemi ister misin?"
"Hayır." Sesi çok netti. Geç kaldığım için bu kadar kızmış olamazdı.
"Emin misin?" Elindeki bardağı bulaşığa yerleştirdikten sonra bakışları beni buldu. "Senden bu gün tek bir şey istedim, Annabel. Geç kalmamanı istedim fakat sen Harry ile vakit geçirmeyi seçtin."
"Harry ile olacağımı söylemiştim sana. Üstelik beni arayabilirdin ya da seslenebilirdin. Sadece yan taraftaydım."
"Her neyse."
Sinirlenmiştim. Annem kendisi gibi davranmıyordu.
"Gerçekten sorun ne, anne?"
"Anne olmak benim tercihimdi fakat iki tane kız çocuğuyla sonsuza kadar ilgilenme düşüncesi beni çok yoruyor artık. Babanız gittiğinden beri bunun sorumluluğuyla baş etmeye çalışıyorum. Kızlarım üzülmesin, mutlu olsun, onlarla anı biriktireyim istiyorum."
"Birlikte mutluy-"
"Yemeğinizi yapıyorum, okulunuz için yardımcı olmaya çalışıyorum ya da her ne isterseniz yapıyorum işte. Bu evde artık anne rolünden daha çok bir hizmetçi rolüne bürünüyorum sizin için. Sadece hayatımda birisinin olmasını istedim. Babanın yaptığı gibi benimde bir hayatım olabilir diye düşündüm."
"Anne." Sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.
Annemi daha önce hiç böyle görmemiştim. Kendine özel bir hayat isteyeceğini düşünmemiştim. Babam gibi olmadığını bizi hiç bırakmayacağına inandırmıştım kendimi.
"Hayallerimde hep siz varsınız. Ben baban kadar gaddar değilim, Annabel. Sakın saçma düşüncelere kapılma. Ben sadece sevmek istedim. Hayatıma giren bu insana, bir şans vermek istedim fakat sen beni size mahkum ediyorsun."
"Çünkü korkuyorum." Bağırmıştım. Annemin de babam gibi bizi bırakmasından korkuyordum. "Ben hep eksik hissettim bu zamana kadar, anne. Sende günün birinde bizi terk edersin diye korkuyorum. Bir anda hayatımıza giren bu adamdan seni kıskanıyorum. Seni bizden koparır diye ödüm kopuyor. Korkuyorum. Tekrar eksik kalmaktan korkuyorum." Göz yaşlarım yanaklarıma dökülüyordu.
"Şşh. Gel buraya." Kollarını açıp yanıma geldi ve bana sarıldı. Bu zaman kadar annem de bende duygularımızı içimizde yaşamıştık. Hayatımız değişirken içimizdeki acılar hep aynı ve taze kalmıştı. Benim için kendini feda eden bir annem vardı fakat ben sadece kendimi düşünmüştüm.
"Sizi asla bırakmayacağım. Sakın böyle düşünme. Ben Erick ile konuşacağım."
Gözyaşlarını sildim ve kendimi geri çektim. Kolumun tersiyle burnumu sildim. "Ne konuşacaksın?"
"Zamana ihtiyacımız olduğunu söyleyeceğim."
Bu kadın sahip olduğu iki çocuk yüzünden hayatını fazlasıyla ertelenmişti. Buna bir daha izin veremezdim. Bencil olamazdım. Belki ben bu evde fazladan biri istemiyor olabilirdim fakat o adam anneme iyi gelecekti.
"Hayır. Bunu yapmana gerek yok. Ben sadece biraz duygusalım ve ona böyle konuşma."
"Annabel, hayır. Sen böyleyken olmaz."
"Hayır anne. Ben iyiyim." Yüzüme gelen saçlarımı ellerimde düzelttim ve devam ettim. "Sadece bana söz ver. Hayatında Erick olduğu sürece bizde olacağız."
"Kalbim sizsiniz Annabel. Sen ve kardeşin benim bu hayattaki her şeyimsiniz. Sana söz veriyorum. Sizi hiç ihmal etmeyeceğim."
🌸🌸🌸
Çooook uzun zaman oldu. Şimdi tekrar burdayım. Bu hikaye yazarken beni yoran bir hikaye. Duygusal anlamda fazlasıyla etkiliyor. Hikayeye adapte olmam için bazen vakit gerekiyor. O yüzden zamanla hislerimle yazmaya devam edeceğim. Yeni bölümler ilhamlandıkça gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Love.
Fanfiction"Zamanla kaybettim sevgiyi. Şimdi ise kalbim bu duygudan tamamen yoksun." Harry Styles Fan Fiction. | 20.07.2018| @besameoldlover.