16|ıtaly.

592 54 11
                                    

Annabel Lee.

Bisikletleri yerine teslim ettikten sonra Harry ile biraz dolaşmış,dondurma yemiş hatta bir sürü resimler çekinerek günü bitirmiştik. Şimdi ise eve ilerliyorduk.

Onunlayken zaman olduğundan daha hızlı geçiyordu. Bu onunla her dakika birlikte olma isteğini uyandırıyordu ve beni korkutuyordu. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Mutluydum. Harry ile birlikteyken gerçekten mutluydum. Hatta sadece otururken bile yanımda olması beni mutlu ediyordu. Bana evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Kalbim ise onun eviydi.

"Aslında bu gün için gerçekten çok farklı planlarım vardı. Şey. Lunaparka götürmek istemiştim seni ama Lunaparka harcayacağımız parayı başka bir şey için kullanmayı düşünüyorum. Umarım sıkılmamışsındır bu gün. Yani ben çok mutluydum,seninle olduğum için."

Şaşırmıştım,üzülmüştüm ve mutlu olmuştum. Hislerim karmaşıktı.

Para konusunda şaşırmıştım. Yani fazlasıyla şey yapmıştık ve o hala Gemma ve Anne için kazandığı parayı bana harcamak istemişti. Üzülmüştüm çünkü onun yanında sıkıldığımı düşünmüş olması kötü hissettirmişti fakat yanımda olduğu için fazlasıyla mutluydum.

"Saçmalama,Harry. Bu gün çok eğlendim. Özellikle yaptığın şey o kadar hoştu ki. Paylaştığın resmin ekran görüntüsünü aldım. Sanırım fotokopi ile çoğaltıp odamı onlarla kaplayacağım. Şey-teşekkür ederim,her şey için."

Demir kapının önünde durduğumda yere bakarak gülümsemişti. Gamzeleri çok güzeldi.

"Seni mutlu edebildiysem emin ol bende mutluyum. Aslında sabahtan beri sana sormak istediğim bir şey var ama sürekli atlıyorum. Anın güzelliği,senin güzelliğin aklımı başımdan alıyorum."

Kızarmıştım.

Kesinlikle utançtan kızarmıştım.

Üstelik kalbin fazlasıyla hızlı atıyordu. Yerinde tutmakta zorlanıyordum resmen.

"Şey-teşekkür ederim. Söylesene."

Utana sıkıla kurabildiğim cümle karşısında gülümsemişti.

"Geçen gün okulda gördüm. Gezi broşürleri. Gördün mü bilmiyorum ama okulda son sınıflardan adını yazdırmayan bir tek sen varsın. Eğer istersen yani bende gidiyorum. Yani şey belki gelmek istersin. İster misin? Agh."

Harry Styles büyük bir şapşaldı.

Beş yaşındaki gibi heyecanlandığında hala konuşamıyordu.

Daha da önemlisi geziye gidiyor olmasıydı. Ben onun gidecek olmasından haberdar değildim ve Miranda'nın ısrarına rağmen Harry gitmiyordur düşüncesiyle ona olumsuz konuşmuştum.

"Ben senin gideceğini bilmiyordum bu yüzden ilgilenmedim."

En azından maddi kazancına değinmeden doğruları söylemiştim.

"Sana gitmeyeceğimi düşündüren şey ne?"

Gözlerimi ondan kaçırıp havada dolaştırdıktan sonra kalbini kırmamak adına konuştum.

"Hiç bir şey. Sadece çok yoğunsun ve gitmeyeceğini düşündüm. Bu kadar."

Kafasını belli belirsiz salladığında ona gülümsedim ve devam ettim.

"Gelirim. Eğer sen gidiyorsan bende seninle İtalya gezisine gelirim."

Gezi sabahı.

"Her şeyimi aldım anne! Çıkabiliriz artık."

Elimdeki kabin tipi valizle merdivenlerden inerken aynı zamanda bağırıyordum. Annem hazırlanmam için bana fırsat tanımıştı fakat şimdi kendini yatak odasından çıkmıyordu.
Bu döngü her zaman böyleydi. Bir yere gideceğimiz zaman annem hep bana yarım saat önce hazırlanmam gerektiğini söyler ve ben hazırlandığımda o hala hazırlanıyor olurdu.

Elimdeki valizi vestiyerin yanına bıraktığımda anneme bağırmak için arkamı döndüğünde çalan kapı ziliyle bundan vazgeçtim.

Harry gelmiş olmalıydı.

Annen bizi havaalanına gidecek otobüs için okula bırakacaktı. Daha fazla bekletmemek adına hızla kapıyı açtım.

Hava bu gün soğuktu ve Harry'nin kafasında mavi beresi vardı. Hani şu instagram da aynı berenin sahibini aradığı bereyi takıyordu.

"Günaydın. Bekletmedim umarım."

Gülümsedim.

"Günaydın. Hayır bekletmedin sadece annemi bekliyordum. Birazdan iner çıkarız evden. Anne nerde?"

O sırada Anne Harry'nin arkasından kafasını uzatmıştı.

"Günaydın,Annabel. Harry eşyasını unutmuşta sırt çantasına onu koyuyordum. Uzun boyundan dolayı görünmedim sanırım."

Harry gerçektende uzundu.

"Ah. Sorun değil. Günaydın."

Vestiyerdeki ceketimi alarak valizimi kapıya ittirdim. Bu sırada annemin ayak sesleri merdivenden duyulmuştu.

"Günaydın. Telefonla konuşuyordum da biraz beklettim. Hazırsanız çıkalım."

Annem son günlerde her zaman telefonla konuşuyordu.

Bunu göz ardı ederek valizimi çeke çeke evden çıktım. Bu sırada Harry valizimi kendine çekerek valizimle bağlantımın kopmasına neden oldu ve bana gamzelerini belli edecek şekilde gülümsedi.

"Dikkat edin tamam mı? Harry, Annabel'e göz kulak olacağını biliyorum,kendine de dikkat et olur mu oğlum."

Harry,Anne'nin sarılmasına karşılık vermişti.

"Tamam anne. Merak etme hiç bir sorun olmayacak. Sende dikkat et."

Anne,Harry'den kollarını ayırdıktan sonra bana sarılmıştı.

"Canım. Siz ikiniz birlikte olduğunuz sürece hiç bir şey size zarar veremez. Sadece dikkat edin."

Anne'ye sarılırken bakışlarım arka tarafta duran Harry'e kaydı. O varken bana zaten bir şey olmazdı.

***

Annem bizi okula bıraktıktan sonra otobüse binmiş havalimanına gelmiştik. Biletlerimizin onayını bekledikten sonra şimdi ise uçağa ilerliyorduk. Bir yanımda Harry diğer yanımda ise Miranda ile.

"Senden önce ben teklif ettim Annabel'e,Harry. Fakat beni çok dinlediğini söyleyemeyeceğim." Miranda şakayla karışık sitemli konuştuğunda gülümsedim.

"Yani Annabel'i ben ikna ettim,doğru mu anladım?"

Evet kesinlikle beni ikna eden Harry'di.

"Yani. Sonuçta bende ona aynı geziye gitmeyi teklif ettim. Gezilecek yerlerden bahsettim. Gideceğimiz,bahsettiğimiz yerler aynı tek farkla;daha önce bunu teklif eden benken gelmedi fakat senin gelmenle birlikte Annabel de geldi."

Harry'nin bakışlarını üstümde hissettiğimde ona utançla gülümsedim ve önüme döndüm.

Geziden sonra hayatımın en kötü günlerini yaşayacağımı bilmeden sadece mutlu olmayı umuyordum.

🌸🌸🌸

Merhaba!

Yeni bölüm için baya beklettim ama şehir dışındaydım ve yeni döndüm.

Bu hikaye çok uzun sürmeyecek kafamda belirlediğim bölümlerin adları,sayfaları belli. Çok uzatmak istemiyorum. Tadında bırakacağım. 25. Bölüm falan final olabilir.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ❤️

No Love.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin