2 gün sonra.
Hala bir ev bulamamıştık. Şahman'lara ait otelde kalıyorduk. Her ne kadar kalmak istemesekte adam akıllı bir ev bulamamıştık. Ev vardı ama okula yakın olmasını istediğimiz için yakın bir ev bulmakta zorlanıyorduk ama araştırıyorduk. Emlak emlak dolaşmış, düzgün bir ev bulamamanın sonucunda bir kafeye gelmiştik; dinlenmek için. Berfin ailesinden zar zor izin almış, benimle birlikte ev bulmak için gelmişti. Fakat Elif işleri olduğunu söyleyip gelmemişti. Bu yüzden ben ve Berfin tektik.
Manzaraya bakan vaka baka sohbet edip közde pişirilmiş kahve içerken aklına gelmiş gibi sordu:
" Azra sen Emir'le nasıl tanıştın? Özel değilse tabi."
Gülümsedim. " Yok yok, özel değil.
Anlatırım. " Derin nefes aldım. O günü gözlerimde canlandırarak o güne gittim. Anlatmaya başladım.🌹
Lüks ve göşrerişli bir restaurant'ta oturmuş arkadaşımı bekliyordum. Arkadaşım gelene kadar kendime kahve sipariş etmem için menüye göz atarken başımı camın olduğu tarafa çevirdim. O sırada buz gibi havada sokakta mendil satan bir çocuk dikkatimi çekti. Herkesin üzerinde kürkler, kalın paltolar dururken, çocuğun üzerinde eskimiş yırtık, hiçte sıcak mont vardı. Çocuğu izlemeye başladım. Çocuk insanlara mendil almaları için çaresizce konuşurken hiçbiri dönüpte yüzüne bakmıyordu. Bu duruma içim cız etmişti. Garsonu çağırarak paket olarak yemek istedim. Çünkü o soğuk havada insan karnı aç olduğu için dışarı çıkıp insanlardan yardım isterdi. Elinde paketlerle yemek getiren garsonun elinden paketleri aldım. İçinde türlü yiyecekler ile tavuk vardı. Bunlar onu irade ederdi. Kapıya doğru adımlayarak çocuğun yanına yürüdüm. Beni görünce elimdeki mendilleri gösterdi herkese yaptığı gibi. Elinde evdiveni bile yoktu. Elleri kıpkırmızı olmuştu soğuktan.
" Mendil alır mısın Abla? Diye sordu masum bir ses ile. Soğuktan elleri titriyordu. İçim o haline acımıştı ki bir mendil alacağım umuduyla gözleri parlamıştı.
" Evet alırım. Hem de hepsini." Gözleri daha da parlamaya başlamıştı bu sözümle." Birkaç mendil ile oara kazanmaya çalışması beni daha üzmüştü Şuan ders çalışıp okullarda olması gerekirken bu soğukta mendil satıyordu.
"Ama bir şartla." Meraklı gözlerle bana baktığında elimdeki yemekleri gösterdim. " Bunları alırsan mendillerin hepsini alırım." dedim. Elimdeki yiyecekleri görünce gözleri öyle bir parlamıştı ki ona sarılıp içime basmak istedim Yiyeceği birkaç lokma ekmeğe öyle mutlu olmuştu ki büyük bir mutlulukla elimdekileri alarak kaldırıma oturduu. Paketlerini açıp yemek olduğunu görünce; " bunlar benim mi? " diye sorunca o heyecanı, minnettarlığı dünyadaki herkesin görmesi lazımdı.
O başımı olumlu anlamda
sallayarak, " evet, " dediğimde.
" Yaşa be güzel ablam." diyerek öyle açlıkla hemen yemeye başladı ki o haline ağıt boğazıma çöktü. Gözlerim dolmuştu. Gülümseyerek onu iştahla yemek yiyişini İzlemeye dalmışken arkamdan birinin
konuşmasıyla arkama döndüm sonra. Kumral, bal sarısına çalan renklere sahip genç bir adam gülümseyerek yanıma yaklaşıp,
" dışarıda yerse hasta olmazmı" diye sordu. Gözlerinin yeşili çok güzeldi. Tıpkı bir ferah, yemyeşil coşkulu akan ırmakları akan bir orman gibiydi."Anlamadım," diye sordum ona. Bir adım daha yaklaşıp yerdeki çocuğa baktı. Başıyla iki işaret etti, " Diyorum ki dışarıda yerse hasta olmaz mı? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP UMUTLAR ( ASKIYA ALINDI )
General FictionMezopotomya topraklarına genç bir kız gelip geçti. Adı: Azra Öztürk'tü! Hayallerinin peşinden koşan umut dolu genç bir Öğretmendi Azra. İstanbul'un elit kesiminden sosyetenin gözden düşmeyen Öztürk ailesinin evlatlık, yetim kızıydı. Mücadeleci ve in...