Gördüğü rüya'dan sonra yataktan kalkmış, terasa gitmişti Mirza. Terasın taş trabzanlarına yaşlanmış, sigarasını tüttürüyordu.
İçine çektiği duman ciğerlerine doluyor, içli içli içmesine neden oluyordu.Gözlerinin daldığı ateşi yanan kül gibiydi yüreği. Tıpkı bu kül gibi yanıyordu yüreği. Hem de öyle böyle değil, cehennem misali yanıyordu.
Elini yüreğine götürürken gözlerini yumdu.
Yüreğinde Azra'nın ismi yazılıydı. Hem kaderinde, hem yüreğinde, hem alnında yazılıydı. İlk görüşte görüşte vurulmuştu Azra'ya. Çok olmamıştı onu tanıyalı. Üç hafta ancak olmuştu ama sevda kalbime nakış gibi işlemişti. öyle çok seviyordu ki Azra istese hiç düşünmeden canını verebilirdi.
Çok seviyordu. Taştan kalbi öyle çok seviyordu ki sevgisi göğüs kafesinin zorlayıp, taşmak istiyordu. Öyle çok seviyordu ki içine sokası, bağrına basası geliyordu.
Sevdaydı bu. Saf bir sevdaydı.
Elini kalbine koydu. Öyle çok seviyordu ki hep yanında yamacında olsun istiyordu. İstediğinde güzelim saçlarını öpüp, koklamayı, istediğinde gül goncasını andırın dudaklarını kana kana öpmeyi, istediğinde sarılıp dokunmayı çok istiyordu fakat bunlar için daha erkendi. Önce onu kendine ve sevdasına alıştırmaya çalışmalıydı. Yavaş yavaş kabul edecekti, sonra da sevdasına ve kendisine teslim olacaktı.
Üstünde hiç bir şey yokken altında gri bir eşofman altı vardı. Eşofmanından sigara paketini çıkartıp, içinden bir dal daha çekerken çakmakla alevlendirip, dudaklarının arasına yerleştirdi.
Dumanları elindeki fotoğraf karesine bakarak ciğerlerine çekti.
Bu fotoğraf Azra'yı Urfa'da gezdirirken Urfa tepesinden çekmişti. Saçlarının rüzgardan uçuştuğu, gül goncası dudaklarının tebessüm ettiği bir fotoğraf karesiydi. Telefonundan çekmişti o gün.Fotoğrafı dudaklarının arasına götürüp gül goncası dudaklarını öptü. Bir gün gerçekte de bu güzelim dudakları öpecekti. Hem de soluksuzca öpecekti.
Fotoğraf karesinde dudaklarını gezdirip, kalbine bastırırken annesi Gülsüm Şahman arkasından kolları belinin arkasında yaklaştı.
"Sen iste hemen yanına yamacına getireyim. Bilmez misin ananı senin için yapamayacağı heç bir sey yok. Yeter ki oğlum üzülmesin." dedi oğlunun hemen yanında yer alıp, ihtişamlı toprakları izlerken.
"Kendin oğlun için başkasını üzüyorsun ha?" dedi oğlu Mirza kendisine göz ucuyla bakarak.
"O'da mutlu olacak oğlum. Sadece senin için değil. Onun için de."
"Sevdamı kalbine nakış nakış işleyeceğim. Sadece sevdamı görmesi için, ciddi olduğumu anlasın diye baskı yapıyorum. Evini tutmam gibi. Peşinde dolaşmak gibi ama asla bu şekilde zorlamam. Asla. İstesem zorla getirir, evlenirdim. Kapatırdım konağa. Kaçmayı bırak, kaçma düşüncesini bile geçirtmezdim. Ama ne olurdu biliyor musun?" Sigarasından bir duman daha çekti gözlerini elindeki fotoğraf karesine dikerken. Gülsüm Şahman'ında gözleri fotoğraf karesine kayarken dumanı kara gökyüzüne salarak usulca verdi. "Sevdalanmayı bırak, nefret ederdi benden. Gerçek bir nefret. Bakma şu an nefret ediyorum demesine. Sadece yabancılık var bana karşı. Ne sevgi, ne nefret. Beni adam akıllı tanımadan pat diye sevdalandığımı söyledim. Onun için yeniyem. Sevdadan önce, kendimi tanıtacağım." dedi.
O an yanlarına Devran Şahman, yanında durarak ağabeyi Mirza'nın yüzüne baktı. "Bunları düşünisen ama nişanlı olduğunu düşünmedin. Ağabey kusura bakma da nişanlı kıza bakmak sana yakışık kalmi" dedi düşünceli bir şekilde, Urfa ağzıyla konuşurken. Abisini kırmak istemiyordu ama merak ediyordu. Asla nişanlı bir kıza bakacak bir adam değildi fakat neden nişanlı bir kızın etrafında pervane gibi dönmesini merak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP UMUTLAR ( ASKIYA ALINDI )
Ficção GeralMezopotomya topraklarına genç bir kız gelip geçti. Adı: Azra Öztürk'tü! Hayallerinin peşinden koşan umut dolu genç bir Öğretmendi Azra. İstanbul'un elit kesiminden sosyetenin gözden düşmeyen Öztürk ailesinin evlatlık, yetim kızıydı. Mücadeleci ve in...