Yepyeni bir güne uyanıyordu Mezopotamya topraklarının anası, Güneydoğu'nun göz bebeği El-Ruha şehri Urfa. Sancılı ama dilden dile dolaşacak sevda mücadelesinin başlayacağı bir güne hazırlanıyordu. Güneş her bir taş eve selam vererek bu güne ayrı bir selamını sunuyordu. Bu kutlu bir efsanenin başlangıcıydı. Kiraz, fıstık, badem dallarındaki kuşlar bile bugünün özel ve farklı birgün olduğunu hissetmişcesine çünkü bugün apayrı bir sessizlik vardı.
Bugün bir efsane doğuyordu. Tarihe damgasını vuracak bir efsanevi aşk masalı başlanacaktı.
Bugün o gündü.
Dillerden dillere anlatılacak, büyük, küçük, genci,yaşlısı, her bir dilde bir hava gibi dolanacak hikaye başlıyordu. Bir Öğretmenin milyonlara ses getiren çığlığı bugün bir fısıltıyla başlamıştı ileride çığlığa dönmek üzere.
Azra Öğretmen demenin kadınların sesi demek olacağı gün başlıyordu. İki mücadelenin yaşanacağı efsane başlıyordu; sevda ve okutma mücadelesi.
Bu öyle bir öyle bir mücadeleydiki dayaktan uslanan ve sesini boynunu bükmüs şiddete dur diyemeyen, cesareti kırıntı olmayan binlerce hatta milyonlarca kadına ses çıkarmasını hatta şiddete çığlık atmasını öğreten mücadeleydi.
Tatlı, ama telaşlı bir hazırlık vardı Şahman konağında. Kaderlerinin değişeceğini bilmeden kahvaltıya hazırlık yapıyordu Şahman konağı. Bu günden habersizce Gülsüm Şahman konak çalışanlarına habire emir verip duruyordu. Ağaç dallarında koparılan kirazlarla reçeller yapılmış, tandırda açılmış sıcacık bazlamalarla avluda sofra donatılmıştı.
"De hayde kızlar! De hayde! Çeneniz değil eliniz çalışsın!"
Gülsüm Hanım ağa'nın sesinin mutfak çalışanlarını telaşa sokmasına Şehmuz Ağa avluda oturduğu sedir de homurdandı.
"Karışma kızlara Gülsüm. Arı gibi çalışıp dururlar zaten. Birde sen telaşa sokma."
İri taneli tesbihini çekerek Gülsüm Hanımağanın tersçe bakmasına başını sallayarak fesupanallah çekti.
"Kadın işine karışma sen Şehmuz." diye şalını omuzuna atarak payladı Gülsüm Hanımağa. Ardından daha kalmayan ev ahalisine merdivenlere doğru bağırdı.
"De hayde kalkın. Bir kerede horozlazlardan erken kalkın. Evlendiğinizde esleriz ne yapacak Allah bilir?"
İkinci kattan odanın kapısı açılıp saatini bileğine takmaya uğraşan Mirza merdivenlerden sırıtarak indi bir yanda da Anasına laf yetiştirirken.
"Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır sultanım." Saatini takıp başını Anasına kaldırdı. "Kocanı yıllardır horozlardan önce fişeklemekte üstüne yok. Gözlerim yaşardı. Az daha ağlayacağım."
"Hele hele bak sen. Büyümüşte anasına laf yetiştiri. Sende evlende karında seni uyandırsın gözümüz açık gitmeyek."
Merdivenden inip ellerine jilet gibi ütülenmis takım elbisesinin pantolonunun cebine koydu. Başını yana edip manidar bir bakış atıp.
"Horoza gerek yok. Niye diye sorarsan; geceler sabah olmazda ondan, " deyip göz kırparak aniden Anasının hışmına uğramadan yanından hızlı adımlarla yanından uzaklaşıp Babası Şehmuz ağanın yanına ilerledi."Roj bas bavemin. ( Günaydın baba. )"
Şehmuz ağa başını tesbihinden kaldırıp başını sallayarak kendisine bakış atarak oğluna baktı. "Roj bas oğlum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP UMUTLAR ( ASKIYA ALINDI )
Ficção GeralMezopotomya topraklarına genç bir kız gelip geçti. Adı: Azra Öztürk'tü! Hayallerinin peşinden koşan umut dolu genç bir Öğretmendi Azra. İstanbul'un elit kesiminden sosyetenin gözden düşmeyen Öztürk ailesinin evlatlık, yetim kızıydı. Mücadeleci ve in...