"Allah'ına, endamına kurban. Güzelim benim."
Beni neden rahat bırakmıyordu bu adam? Ona defalarca kez hayır dememe rağmen neden anlamak istemiyordu onunla olmak istemediğimi? Neden laf anlamıyordu?
Sıkıntıyla ofladım ve oturduğum öğretmen masasında doldurduğum sınıf defterini kapattım ve kollarımı göğsümde bağladım. "Neden beni rahat bırakmıyorsun?" diye sordum çatılan kaşlarımla.
Beyaz gömleğinin kollarını sıvadı yanıma doğru yavaş adımlarla adoyaklaşırken. Masaya doğru eğilip masaya kollarını dayadı. "Sevdalandırtmasaydın kendine o zaman ölümüne," diye fısıldadı eğlenen gözlerle bana bakarken.
Bana yaklaşmak için an kolluyordu resmen. Masadan kollarını çekti ve sandalyeye doğru kollarını yasladı. Kendiyle sandalye arasına sıkıştırırken yüzüme doğru yaklaştı. Burnunu saçlarımın içine daldırırken itmek için göğsüne koydum ellerimi fakat o ellerimi tutarak sandalyenin iki kenarlığında sabitledi. "Mirza!" diye isyan ettim fakat dinlemedi bile.
"Sesine de sana da kurban olurum. Mirza diyen diline kurban senin," dedi sevdalı olduğunu bas bas gösteren bir ses tonuyla. Boynuma bir öpücük bıraktı. "Mirza!" diye kızdım fakat kıkırdadı. "Dilin bile artık uzak dur demiyor bana." dedi.
"Hiçte bile," diyerek savunmaya geçtim. "Kafanda kuruyorsun artık. Manyamışsın,"dedim. Karşılık olarak saçlarımı öptü. "Senin manyağınım," dedi
Ne dersem deyim anlamıyordu. Anlamayı bırak, ben anlamıyormuşum gibi sevdasını bana kabullendirmeye çalışıyordu. Diktatör gibi bir adamdı. İlla benim sözüm olacak deyip, sevdasını bana kabullendirmeye çalışıyordu.
"Niye teslim olmuyorsun bana Azra'm? Kaderin olduğumu daha kaç kere diyeceğim?" dedi sitemle.
Bin kere de dese anlamazdım. Sadece beni kafasına takmıştı. Beni sevdiği filan yoktu. Hayır dediğim için kafasına takmıştı beni. Sadece bu kadardı. Hiçbir zaman anlamayacaktım hastalıklı aşkını.
"Asla!" dedim hiddetle. "Asla teslim olmayacağım sana Mirza Şahman!"
Yüzünü saçlarımın içinden çıkardı ve yüzüme kara, keskin gözleriyle baktı. Sözlerim asla hoşuna gitmiyordu. Gitmese de gerçeklerden kaçamazdı. Ben ona ait değildim.
"Öyle mi?" diye fısıldadı beni tepeden tırnağa korkutacak bir tonda. "Emin misin Azra'm?" Yüzüme düşen saç telimi yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırdı. Ürkek bir şekilde yutkundum kapkara gözlerinin içine zümrüt yeşili gözlerimle bakarken. Gene ne yapacaktı bu adam? Yine nasıl bana yaklaşmaya, beni ikna etmeye çalışacak bir yol bulacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP UMUTLAR ( ASKIYA ALINDI )
General FictionMezopotomya topraklarına genç bir kız gelip geçti. Adı: Azra Öztürk'tü! Hayallerinin peşinden koşan umut dolu genç bir Öğretmendi Azra. İstanbul'un elit kesiminden sosyetenin gözden düşmeyen Öztürk ailesinin evlatlık, yetim kızıydı. Mücadeleci ve in...