⌜13⌟ MAHALLE

1.3K 121 105
                                    


Selaaam 👋🏼😚💕✨

Bu bölümü çok uzun yazmışım ikiye böldüm. İlk partı şimdi salıyorum. İkinci part bomba ;)

Medya: Atakan'ın arkadaşları Tefo & Batu

Not: Beğeni ve yorum unutmayın lütfen <3







Melih, her zaman utangaç bir çocuk değildi.

Kendi halindeyken oldukça özgüvenli ve hareketliyken; topluluk içinde ve -özellikle ergenliğe girdikten sonra- kızların etrafındayken çekingen bir kimliğe bürünürdü.

Kendini kabul ettirmek için herkese en iyi yanlarını gösterirdi ama maalesef çoğu zaman hak ettiği karşılığı alamazdı. Sonunda hep kullanılıp kenara atılan saf oğlan olurdu. Herkes onun pratik zekasını ve iş bitiriciliğini över, sonra da borcu takıp ortadan kaybolurdu. Kızlarla olan ilişkilerinde de bundan farklı bir şey yaşamamıştı.

Genelde utangaç olduğu için kolay kolay 'hayır' diyemezdi ve bu yüzden de onunla çıkmak isteyen her kızla -sanki bir oyunun deneme sürümünü tekrar tekrar oynarmış gibi- çıkmak zorunda kalırdı. Ve hiçbirinden de keyif almazdı. Çünkü her yeni gelen -tıpkı bir önceki gibi- mutlaka onu yanında 'gezdirmek' için istiyor olurdu.

Okul çıkışında el ele sinemaya gitmek, çift tişörtleri giymek, çikolata dolu kalpli kutularla sevgililer günü kutlamak, sınıfın en arka sırasında öpüşüp koklaşmak...

Bütün kızlarla aşağı yukarı aynı şeyleri yapmıştı. Ve bir noktadan sonra artık kendini ruhsuz bir robot gibi hissetmeye başlamıştı. Çünkü birlikte olduğu kızlar genelde onun 'içiyle' değil, görünüşüyle ilgileniyorlardı.

Sonuçta... Uzun boylu, yakışıklı biriyle hangi kız çıkmak istemezdi ki (!)

Melih'in ilişkileri her ne kadar tatlı küçük heyecanlarla başlıyor olsa da, biterken de bir o kadar acı ve mide bulandırıcı olurdu. Çünkü genelde kızlar -maksimum- bir ay sonra, ııı'lamalar, kekelemeler ve biraz da göz yaşıyla tatlandırılmış bayat ayrılık konuşmalarıyla Melih'in karşısına geçer ve onun 'yeteri kadar' kıskanmadığını, çok tatlı, duygusal, nazik fakat istedikleri şekilde 'maço' olmadığını, onlar için 'kavga' bile etmediğini ve bunlara benzer bi bir sürü boktan sebep ileri sürerek ondan ayrılırlardı. En saçma ayrılık sebebi de 'Neden benim bardağımdan su içmiyorsun? Seni tiksindiriyor muyum?' diyen kızınkiydi...

Ama Melih bunlara artık takılmıyordu. O kadar çok kızla çıkmıştı ki, ilişkilerin her türlüsünden bıkmıştı. Evlenmek konusunda da keskin düşünceleri ya da ciddi korkuları yoktu. Sadece 'ne gerek var?' modundaydı. Ama annesine göre her erkek 'diriyken' genç ve kuvvetliyken evlenmeliydi. Çünkü yaş ilerledikçe kadınlar tarafından beğenilme olasılıkları düşüyormuş. Aman ne meraklıydı Melih de kadınlar tarafından beğenilmeye... Yaşlanıp göbekli bir ihtiyar olunca yanında durmayacak bir kadın, bu genç ve diri halini de hak etmemeliydi. Melih'in düşüncesi bu yöndeydi.

Aslında... Kötü sonla biten onca ilişkisinin ardından artık kendisi için en uygun olanın 'kadınlar' olduğundan bile emin değildi. Ama her neyse...

Bu sabah hakikaten çok saçma bir işe girişmişti.

Garip bir şekilde şeytanla anlaşma yapan ve durduk yere kendini ölüme mahkum eden salak yan rol gibi hissediyordu. Şebnem'le 'görücü usulü' adlı bir oyuna girişmek ne kadar mantıklıydı bilmiyordu ama bunu zaman gösterecekti. Şimdilik zihnine 'En fazla ne olabilir ki?' düşüncesi hakimdi. Ayrıca... Bu danışıklı dövüş, Şebnem'in onu 'sever gibi' yapıp duygularıyla oynamasından daha iyiydi. Her şey dürüstçe konuşulmuştu. Üstelik bir de Atakan hakkında -bulabileceği en iyi ve yakın kaynaktan- bedava bilgi alacaktı. Tam olarak bir win-win durumuydu yani. En azından şu anlık...

Görücü Usulü | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin