⌜22⌟ KAHVEHANE

181 31 19
                                    


Medya: Melih & Atakan
Şarkı: Yıldız Tilbe - Seve Seve

Beni ağlarken güldüren
Tatlı sözle sevindiren
Hâlimi sormadan bilen
Aşk eşsiz bir muamma...

Not: Beğenilerinize ve güzel yorumlarınıza talibim. ❤️ Elleriniz dert görmesin efendim...

• • •


🌀Melih'ten🌀

Modadan pek anlamayan ve "hayır" demeyi de çok beceremeyen biriyseniz eğer, hayat bazen çok zor olabiliyordu.

Yaklaşık on beş dakika süren -uzuuun- uğraşlarım sonucunda Atakan'ı siyah takım istemediğime zar zor ikna etmişken, bu sefer de Şebnem'in getirdiği krem rengi takımı giymek durumunda kalmıştım.

"Ayyy çok yakıştı çok! Zaten bu sene hep bunlar moda. ✨Baggy clothes, oversized suits...✨ Oscar'larda falan herkes böyle yani..."

Gömleğin ense kısmındaki etiket tenimi çizerken yüzümü buruşturdum istemsiz. Aynadaki görüntü fena değildi ama yine de bu, takımın içinde rahat edemediğim gerçeğini asla değiştiremezdi. Hem ceketinin kalıbı bir değişik, kolları çok uzundu; hem de pantolonun beli çok boldu. Bir elimle belini tutmasam -Allah muhafaza- ters bir harekette pantolonun ulu orta aşağı düşme tehlikesi vardı.

"Yine de bi' küçük bedeni olsaymış..." diye geveledim ama Şebnem pek de beni dinliyormuş gibi durmuyordu. Çoktan kravat bakmak için aksesuarların olduğu bölüme yollanmıştı bile.

"Kusra bakma ama..." Atakan, konuşmak için onun gitmesini bekledikten sonra kucağıma eğilip "...Bok gibi oldu." diye fısıldadığında sırıttım elimde olmadan. Sırf onu bu konuda onayladım diye kötü biri olmazdım herhalde.

"Aslında ben de pek beğenm-"

Yanımıza gelen görevli birden sözümü kesip "Üstünüzdekilerle uyumlu deri kemerlerimiz var, denemek isterseniz?" diye sorduğunda bir an bocaladıysam da başımla onayladım. Evde bir sürü kemerim vardı ama hepsi asker palaskası gibiydi. Düğünlerde takılacak eli yüzü düzgün bir kemerim yoktu. Bu takımla kullanmasam bile genel olarak klasik bir kemere ihtiyacım olacaktı.

"Valla hiç fena olmaz, teşekkürler."

Görevli, Atakan'ın kindar bakışları eşliğinde "Hemen getiriyorum efendim." diyip uzaklaştığında ortamda ufak çaplı bir gerilimin daha baş gösterdiğini hissettim. Atakan mağazaya girdiğimizden beri -arıza çıkartmamıza rağmen- bize yardımcı olmaya çalışan görevliye sert sert bakarak "Sen ne ayaksın oğlum?" diye söylenmişti arkasından. Yine kabalaşıyordu.

"Atakan..." dedim onu uyaran bir tonda. Etrafımdaki insanlara kaba davranılmasından hoşlanmıyordum. Ki kendim de kötü davranmazdım zaten. Belki Atakan çevresindeki herkesi domine etmeyi seviyor olabilirdi ama ben gittiğim bir yerde çalışanlara patronluk taslayan, istediğim olmayınca kaba kuvvete başvuran biri değildim. İçten içe Atakan'ın da öyle biri olmadığını biliyordum ama durup durup görevliye attığı nefret dolu bakışlar pek de hayra âlâmet değildi. Manyak mıydı bu çocuk ya?

"Şşş... Bakmasana çocuğa öyle ya. Dövecek misin çıkışta? Allah Allah..."

Atakan bir kaşını kaldırarak baktı bu sefer bana.

"Gerekirse döverim. Ne var? Hem sen niye bu kadar koruyorsun ki herkesi?"

Kemer standında bana uygun kemer seçen görevliye bakarken elindeki kehribar rengi tespihi hızlı hızlı bir tur çevirip yumruğunun içine hapsetti. Parmak boğumları bembeyaz olana kadar da bırakmadı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Görücü Usulü | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin